Gözlükçülük ve optisyenlik mesleğine ilişkin hatıralarımızı kişisel belleğimizin derinlerinden çıkararak, ortak belleğimize aktarmak ve paylaşmak amacıyla düzenlediğimiz yarışmamıza katılan hatıra metinlerini her gün buradan yayınlayarak, siz değerli okuyucularımızdan yarışmacılarımıza desteklerinizi bekliyoruz.
Facebook’ta beğeni sayısı ile en yüksek oyu alan katılımcılar halkın beğeni oyu ile seçilerek ödüllerine hak kazanacaklardır. Siz de Optik Gazete facebook sayfasında https://www.facebook.com/OptikGazete yayınladığımız hatıra metnini beğenerek, yarışmacıya destek olabilirsiniz.
Katılmak isteyen sektör mensupları ve optisyenlik bölümü öğrencilerimiz yazdıkları hatıra metinlerini gönderebilir ve büyük ödülleri kazanma şansına sahip olabilirler. Hatıranızı göndermek için tıklayınız: //yarisma.optikgazete.com/hatirani-gonder/
Gözde Hatıralar yarışmasına katılan "Abdulkadir Nimetoğlu" isimli yarışmacımızın hatıra metnini aşağıda siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.
O sabah güzel bir rüya görmüş insanın rahatlığı ve tatlı bir tebessümle uyanmıştım.Mevsimlerden yaz aylardan ise Haziran idi.Daha sabah erken olduğundan güneşin yakıcı sıcaklığı yerine rüzgarın naif serinliği dolaşmaktaydı sokaklarda… Kalktım yüzümü yıkadım sonra bir şeyler atıştırarak hazırlanıp işe gitmek için yola koyulmuştum.Babamın arkadaşı Abdulsamed Amca’nın optik dükkanında işe başlamıştım.Abdulsamed Amca da benim gibi gözlük kullanmak durumunda kalanlardandı.Çok babacan ve kalender bir insandı. Saat 8 gibi dükkâna vardım ve Abdulsamed Amca’nın bana öğrettiği gibi ‘’Bismillah’’ diyerek kepengi kaldırıp kapıları açtım.Her zamanki temizlik işlerini yaptıktan sonra ustamı beklemeye başladım.Çok geçmeden yüzündeki tatlı bir tebessüm ve içten bir selamıyla Abdulsamed Usta dükkana girdi.Benimle sohbet etmeyi çok severdi.İlerlemiş sayılacak yaşına rağmen son derece anlayışlı ve bir o kadar iyiliksever biriydi.Öğleye doğru vakit hızla geçmeye ve güneşin o turuncu yangını daha da bir alevlenmeye başlamıştı sanki…Ben dükkanda oturup etrafı seyrederken Abdulsamed Usta da yine hesap kitap işlerine odaklanmıştı.Sanki ben ve ustam aramızda sessiz bir anlaşma yapmış o sıcaklıkta susmayı tercih etmiştik.Kurşun misali ağır olan o sessizliği orta yaşlarda bir garibanın selamı sonlandırmıştı.Gariban diyorum, çünkü üstünden başından ve her şeyden önemlisi o yılgın ve kızarmış gözlerinden bunu anlamak zor değildi. Elindeki reçeteyi Abdulsamed Usta’ya veren bu adam ile göz göze geldiğimizde ‘Allah yardımcısı olsun’ demiştim içimden.Acımak mı, hayır! Sadece gönlüm onun daha iyi olmasını istemişti.Saf bir çocuk isteğiydi bu.Abdulsamed Usta, adamın gözüne uygun gözlüğü buldu ve adama verdi.Gözlüğü denedikten sonra o gözlerin içi güldü resmen.Borcunu sordu rakamı tam olarak hatırlayamasam da paranın miktarını duyduktan sonra ‘’Ben bunu alamam param çıkışmaz, kalsın.’’ diyerek gözlüğü çaresizce masanın üstüne koydu ve dükkandan çıktı.Abdulsamed Usta ise sessizdi, bu sessizliği beni şaşırtmıştı.Halbuki en fazla bir dakika duran sessizliğinin ardından güneş gözlüğünü paket etmiş ve ‘Abdulkadir, koş bunu amcana ver, de ki:Ustamın hediyesidir.Ve verdiği hiçbir parayı da alma’ diyerek benim şaşkınlığımı sevince yönlendirmişti.Koştum, o ilk defa kanatlanan bir kuş gibi heyecanlıydım.Hediyeyi amcaya verdim istemedi ama inatla ısrar edince aldı.Adam ustama ve bana çok teşekkür etti. İşte o gün ustam bana bir esnafın bir gözlükçünün nasıl iyi olması gerektiğini ve halden anlaması gerektiğini bana göstermişti.Abdulsamed Amca hala dükkanının başında ve geçen onca yıla rağmen hayata gülerek bakmaya devam etmektedir.Kim bilir belki de benim bu bölümü seçmeme neden olan en önemli faktör O’dur.Böyle içten bir anıyı elimden geldiğince sizlerle paylaşmak istedim.Selametle… |