Değerli Meslektaşlarım,
Hangi sektörde olursa olsun yabancı sermayeli şirketler yeni bir ülkeye ya da bölgeye girerken hep aynı yöntemi uygular. Sermayesi paradır. Her türlü yatırımını parayla yapar. Ve her zaman “hazır olanı” satın alır. Bulunduğu sektöre getirdiği bir katkı yoktur. Sektöre insan yetiştirmez. Pazarı öğrenmek için çaba harcamaz. Müşterileri tanımakla, öğrenmekle zaman harcamaz. Olanın üzerine konar. Konduğu şeyin posasını çıkarana kadar parasını öder.
Bulunduğu sektöre bir tek yenilik getirir, o da her zaman kendi iş yapış yöntemini empoze etmektir. Kendi para kazanma yöntemini öğretir. Kendi para kazanma yöntemiyle, daha önce iyi iş yapanı bulur, dişini geçirebildiğini de satın alır.
Bugün sektörümüze baktığınızda yabancı sermayenin aynı şekilde ülkemize giriş yaptığını ve aynı şekilde büyüdüğünü görürsünüz. Şirket satın almalarla, kendi bir yatırım yapmadan, kendi elemanını yetiştirmeden, halihazırda yetişmiş insanları devşirerek büyüdüklerini gözlemleyebilirsiniz.
Zamanında aynı teklif bizim şirketimize de gelmiştir. Ancak her şey para kazanmak değildir. Bazı tutumlar, parayla satın alınamaz. Bizim ideolojimiz her zaman ülkemize ve sektörümüze kendi katkımızı yerli ve milli olarak sağlamak yönünde olmuştur. Öyle de kalacaktır.
Ve şimdiki büyüme politikaları çerçevesinde “böl, parçala, yut” adımlarıyla ilerlemek üzere yeni bir düğmeye basılmıştır.
Kendi bulunmadığı bölgelerde büyümeyi amaçlayıp depo açmak isteyen bazı yabancı sermayeli firmalar, bu bölgelerde kendi elemanını bulup yetiştirmek yerine, bizim yetiştirdiğimiz, ailemiz içinde birlikte büyüdüğümüz Opak Lens’lileri kandırmaya çalışıyorlar.
Birçokları “bu profesyonel hayat, olabilir böyle şeyler” diye düşünebilir. Bu durumda birçok şirketin yöneticisi konumunda olan ben hayatımda hiç “profesyonel” olmadım demektir!
Ben, sadece Opak Lens yönetimindeyken değil, 45 yıllık çalışma hayatım boyunca da bir kere olsun başkalarının elemanlarına iş teklifinde bulunmadım. Elbette işten ayrılmış kişileri işe alıyoruz, bize başvuran kişileri de (eğer çalışmıyorsa) işe alıyoruz. Ama gözlükçüleri araya koyarak, elemanlarımıza iş teklifinde bulunarak, onlara birçok sözler vererek yeni bölgelerde hazır insanlarla yeni başlangıç yapmaya çalışmanın adı profesyonellik olamaz. Bu emek hırsızlığıdır!
Bugün tecrübeli-tecrübesiz iş aramakta olan birçok değerli sektör mensubu olduğunu hepimiz biliyoruz. Onlarla görüşüp, onlardan biriyle yeni bölgelerde depo kurmak gibi sektöre değerli bir katkı sunmak varken, Opak Lens’in çalışanlarına haber gönderip onlara yüksek maaş tekliflerinde bulunmanın izahati sizce nedir?
Niyet bir taşla çok kuş vurmaktır. Bir yandan kimseyi yetiştirme derdiyle uğraşmadan, hazıra konarak, tecrübeli ekiple depo kurarken, öte yandan da rakip firmayı yeniden insan yetiştirmek zorunda bırakarak kan kaybına uğratmaktır.
Her ne kadar “fairplay” (dürüst oyun) olmasa da, her ne kadar asla düşünmeyeceğimiz bir yöntem olsa da, bu yabancı sermayenin nasıl iş yönettiğini artık öğrendiğimizden, bu iki taraflı kazanç sağlama yöntemine başvurmaları beni şaşırtmıyor. Ama gelin görün ki bazı gözlükçü-optisyen meslektaşlarımızın da bu işe aracı olduklarını duydum ya, işte bunu anlamam mümkün değil!
Senelerdir Opak Lens ile çalışan, sıfırdan onları nasıl yetiştirdiğimizi, kendilerine daha iyi hizmet vermek için nasıl donanımlı hale getirdiğimizi bilen bazı sektör mensupları da galiba bu işe alet oluyor. İş teklifine aracı olmaktan bahsetmiyorum. “Ben asla gitmem” diyen Opaklensliye “ben onlar bölgeye gelince onlardan alacağım, sen de işsiz kalacaksın nasılsa, gel yol yakınken şu işi kabul et” diye güya akıl verenler var!
Kimselerin gitmediği bölgelerde senelerdir kendilerine daha iyi hizmet vermeye uğraştığımız meslektaşlarımızın yabancı sermayeyi ve ileride rakip olacakları firmayı desteklemekteki amaçları nedir, anlamak mümkün değil.
Oysa durumu anlamak için sadece empati yapmak yeterli! Diyelim ki yıllardır kimsenin gelip de mağaza açmadığı bir yerde halka hizmet veriyorsunuz. Bir gün birisi gelip sizin karşınızda bir mağaza açıyor. Ticaret hayatında bu gayet anlaşılır bir durumdur. Her ne kadar istemeseniz de duruma göre kendi işinize bakar, çalışmaya devam edersiniz. Ama bir de karşınıza optik açan kişinin gelip sizinle yıllardır çalışan ekibinize, özenle bilginizi tecrübenizi aktardığınız kişilere iş teklif ettiğini düşünün. Buna “ticaret hayatı” ya da “profesyonellik” diyebilir misiniz? Bu iş ahlakına sığar mı? Siz bunu yapar mısınız? Birisi size yapsa ne hissedersiniz?
İşte herkesin şapkasını önüne alıp düşüneceği, “kim kendisi için ne mücadele veriyor” görüp anlaması zamanıdır.
Bu arada aslında kim kimdir, böyle zamanlarda belli olur.
Evet işin içinde “profesyonel hayatın gereği” olarak daha fazla maaş, daha fazla imkan için bir firmadan diğerine gitmek olabilir.
Biz sermaye gücü ile hareket etmiyoruz, çalışanlarımızın çoğu ile bir gönül bağımız var. Zaten o bağı kurmadan çalışanların herhangi bir zamanda iş değiştirmesinde şaşırtıcı bir şey yoktur, çünkü zaten çalıştığı kurumu sadece kendi gelişmesine aracı olarak düşünürek hareket ediyordur; ben de buna profesyonellik olarak bakabilirim. Ama gönül bağıyla çalıştığımız çoğunluğumuz başkadır.
Bu teklifler kendisine yapıldığı halde, bir sermaye kuruluşu olmadığı için Opak Lens’in kendisine sağlayamayacağı imkanları elinin tersi ile çeviren sevgili Opak Lens’lilere candan teşekkür ediyorum. Güven duydukları kurumun yöneticisi olarak onlarla gurur duyuyorum. Şirketimize gösterdikleri bağlılık ve kendilerine ve sektörlerine duydukları saygı, yaptıklarımızın boşa gitmediğine dair en önemli kanıtımızdır.
Değerli Meslektaşlarım,
Unutmayınız bugün bizi rakip görerek yok etmek üzere bu davranışta bulunan yabancı sermaye, yarın sizden alacağını aldıktan sonra, size de rakip olup kapitalist sistemin gereği olarak başka bir faza illaki geçecektir.
Çok da uzak olmayan bir zamanda bir de bakacaksınız ki size ürün tedariği yapan firma, bölgenizdeki bir-iki mağazayı satın alıp size rakip olmuş. Bunun örneklerinin mevcut olduğu malumunuzdur. Bu arada hemen bir parantez açmakta fayda görüyorum. Yabancı sermaye derken ister istemez bir genelleme durumu ortaya çıkıyor, buraya şöyle bir açıklama eklemek istiyorum:
- ülkemize ek gelir getiren,
- ülkemizde tesis açarak yatırım yapan,
- ürünlerinin fiyat politikasını optik mağazaların karlılığı üzerinden kurgulayan,
- ülkemizin kazanacağı vergi payını gerçek ürün değeri üzerinden ödeyen,
- tekelleşme hedef ve isteği içinde olmayan,
- optik mağazalara ürün temini yaparken bir yandan da onlara perakendede rakip olmayan
yabancı sermayeli firmaların başımızın üstünde yeri var... Sözümüz onlara değil. Biz bu tanımın tam tersi misyon ve hedeflere sahip yabancı sermayeli firmalardan bahsediyoruz.
Opak Lens 17 yıldır, yerli olma ideolojisinden bir milim sapmamış, söylemlerinden asla taviz vermemiş, bugüne kadar her zaman ve daima yerel bağımsız optisyenlik müesseselerinin yanında olmuş, tüm hizmetlerini onları yabancı sermayeye karşı güçlü kılmak üzere planlamış bir toptancı ve üreticidir. İlk günden bugüne kadar aynı sloganla devam ediyoruz;
’’OPAK LENS OLARAK HİÇBİR ZAMAN OPTİK MAĞAZALAR AÇARAK SİZLERE RAKİP OLMAYACAĞIZ.’’
Biz sektörümüzün yerel kanadına bağlıyız ve inançla yürümeye devam ediyoruz. Her zaman olduğu gibi yolumuz belli, yönümüz belli, rotamız belli… Hedefimiz her gözlükçü-optisyenin kendi patronu olduğu bağımsız optiklerde iş üreterek çalışmaya devam etmesi ve hep birlikte sektörümüzü yerel kanatta güçlü halde tutmaktır. Elele bunu da başaracağımıza gönülden inanıyoruz.
Saygılarımla,
H. Erol Harbi
Yönetim Kurulu Başkanı
Opak Lens
Cihan Medikal
Akay Optik
Optik Gazete
Harbi Optik
Mustafa Başkaya 4 Yıl Önce
Takdire şayan duruşunuzla çalışanlarınıza karşı bir öğretmen gibi, bir ağabi gibi ve bir baba gibi davranışınızla bizlerde sizinle gurur duyuyoruz. Saygılarımızla
Yurdaer cakmak 4 Yıl Önce
Sevgili ortakoylum Erol bey ;çalışmalarınızı ve yorumlarınızı takip ediyorum.ulkem ve sizin adınıza taktir ediyorum.disiplimli dürüst çalışmalarınıza bir ekleme yapayım dedim.yil hatırladığım kadarıyla 1984 özelleştirmeye.