30 Mayıs 2018, Çarşamba
Dün gece bir türlü elektrik verecek yer bulamamıştık. Yol üstünde bir benzincinin yanındaki lastikçiye sorduk. “Biz parasını ödeyerek sizden elektrik çekebilir miyiz?” diye. Lastikçi 7/24 açık ne de olsa. Sağ olsun bizi kırmadı, “tamam” dedi. Ama ne mümkün para kabul etmiyor. “Lütfen” dedik, ricalar ettik. “Hayır” dedi. Ve biz gece elektriği kullandık, sabah da tekrar ısrar etmemize rağmen para almayınca, kendisinden helallık isteyip ayrılıp yola çıktık.
Bugün toplamda 30 km yol almamız gerekiyordu. Motokaravan önden mola yerine gitti. Minibüs her zamanki gibi beni takip ederek geliyordu. Yaklaşık 10 km kadar sonra arkamdan “patttt” diye bir ses. Yürürken yerimde zıpladım. Meğer minibüsün lastiği patlamış.
Mecburen yürüyüşü durdurduk ve lastiği stepne ile değiştirdik. Ben de arabaya atladım, hemen geri dönüp tanıdığımız lastikçiye gittik. Lastikçiye durumu anlattığımızda gülmeye başladı. “Yani illa bize paranız geçecek öyle mi?” diye de espri yaptı.
***
Bu arada Ankara’ya yaklaştıkça emniyet görevlileri tarafından durdurulma sıklığımız fazlalaşmaya başladı. Bazen jandarma, bazen polis beni durdurup bilgi istiyor, izin belgelerimi soruyorlar. Ben de hemen önceden düzenlenmiş izin belgeleri gösterip kendilerine izahatte bulunuyorum.
Ancak bu sefer durduran jandarma ekibi üyelerinden bir tanesi yürüyüş yapan birisiyle ilk kez karşılaştığı için bir hatıra fotoğrafı çektirmek istedi ve arka planında benim bulunduğum bir “selfie” çekti.
Yavaş yavaş Ankara’ya yaklaştıkça heyecan yükseliyor. Saat 16:00 civarında Ankara sınırında olmayı planlamıştık. Orada beni optik sektörü mensupları ve basın karşılayacağı için özel izin alındı.
Gittiğimiz her yerde köylerin arasından geçiyoruz. Çeşme görünce hemen elimi, yüzümü yıkamaya başlıyorum. Bir çeşme başında durduk, nasıl güzel bir yer. Ama nasıl pis, nasıl pis. Aklınıza gelecek ne çöp varsa, çeşmenin etrafında…
Birkaç gündür edindiğimiz bir alışkanlıkla, beraberimde gelen arkadaşlarım mola yerlerine varınca hemen önce mıntıka temizliği yapıyorlar, ondan sonra yerleşiyoruz.
Bu çeşmenin orada durma planımız yoktu ama etrafı o kadar pisti ki, söylenmeye ve çöpleri toplamaya başladım. Hemen arkadaşlarım da geldi elbirliğiyle bir çırpıda toplayıp çöp torbasına doldurduk, daha önce yaptığımız gibi bir çöp kutusu bulana kadar karavanın arkasındaki çengele taktık.
Ben yürüyüşüme devam ederken arabada bana eşlik eden arkadaşlarımdan Tunç Andırın indi ve benimle yürümeye ve yürürken de eline aldığı torbaya etraftaki çöpleri doldurmaya başladı. Bu sefer ben de dayanamadım “verin bana da bir torba” deyip ben de bir yandan toplayıp bir yandan yürüdüm. Herhalde bir 5 km kadar bu şekilde yürümüşüzdür. Plana uymak için yürüyüşüm akşam geç saatlere kaldı ama en azından o yolda temiz bir iz bıraktık.
Temizliğin insana iyi gelen bir tarafı var. Ortalıktaki çöpleri toplarken insanın içi ferahlıyor ve sanki bir daha o yola kimse çöp atmayacakmış gibi rahatlıyorsunuz. Oysaki halkımız maalesef bu konuda çok duyarsız.
Bu arada bir mıntıka temizliği de sektörümüze gerekiyor. Bütün bu süreç boyunca bir yandan yürürken, bir yandan da söz verip dönenler, ortaya bir iddia atıp ispat edemediği halde gerçekmiş gibi konuşanlar ve yürüyüşüme türlü manalar verip sosyal medyadan sataşanlarla uğraşmak durumunda kaldım. Bugün bunlardan birisi beni ciddi yaraladı ve hasta etti. Fiziksel olarak ciddi bir aritmi krizi yaşadım. Asılsız ve asla ispatlanamayan bir iddia yüzünden sinir sistemim altüst oldu.
Yürüyeceğimi duyduğunda telefon açıp beni kutlayan, her türlü durumda yanımda olduğunu bildiren, fiziksel sıkıntılarına rağmen bir gün gelip benimle yürüyeceğini söyleyen bu kişi aynı zamanda kooperatif üyesi olan bir dernek başkanı. Tamamen tesadüfen kendisine bir soru sormak üzere aradığımda, maalesef söz verdiği desteği veremeyeceğini çünkü başka bir dernek yönetiminin, elinde benim de internetten satış yaptığıma dair bir belgesi olduğunu belirterek, destek vermesinin önüne geçtiğini açıkladı.
Kan beynime sıçradı. Hani belge? Hani kanıt? Tabii ki yok. İftira atanın belgesiyle kanıtlaması lazım. Ortada böyle bir şey olmamasına rağmen asılsız iddialarla sektörü kandıran ve oyalayan kişilerin nedenlerine iyice bakmamız lazım. Onları biliyorum ve nedenlerini de biliyorum. Ama benim fiziksel olarak hasta olmama neden olan kişi, bu asılsız iddiaları ortaya atanlar değil, onların asılsız iddialarını önüme sürerek kendi görevini, konumunu, ideallerini, ilkelerini çiğneyerek sözünden dönendir. Kendisine bu yalan iddiaları sunanlardan hesap soracağı yerde, bana bilgi vermeden, ben aradığımda ağzında geveleyerek neden sözünü yerine getirmediğini anlatması beni gerçekten yaraladı.
Yürüyüş bittikten sonra İstanbul’a döndüğümde öğrendiğim yeni bir bilgiyi de konuyla ilgili olduğu için ayrıca buraya eklemek istiyorum. Aynı kişinin bir Sivil Toplum Kurumu yöneticisi olarak, daha önceki aylarda, bizi temsilen Sağlık Bakanlığı’na yaptığı yasa dışı bir uygulamaya ilişkin şikayeti, aynı nedenle geri çektiğini öğrendim. Akıl almaz bir tutum!!! Internette online kontak lens satışına karşı olduklarını söyleyen dernek yöneticilerinin bu tür karar değişikliklerinden de görülüyor ki; yabancı sermayeli firmaların dernekleri desteklemeleri neticesinde yerel bağımsız optisyenlik müesseselerinin çok aleyhine yaşanan durumlar meydana geliyor. Bu da maalesef işin ne kadar çığırından çıkmış olduğunu gösteriyor.
Velhasılıkelam bu yürüyüşün en sıkıntılı günü bugündü !..
Yol kenarındaki çöpleri toplamak o yüzden bana çok iyi geldi.
*****
Akşam Kazan’da Ceren Optik mağazasında Baykan Keskin ve Hakan Keskin kardeşleri ziyaret ettik. Mithatpaşa Optik’ten Atilla Karip de destek vermek üzere Ankara’dan gelmiş, hep birlikte güzel bir sohbet yaptık.
Ardından Baykan ve Hakan Keskin’in misafiri olarak hep birlikte güzel bir iftar yemeği yedik. Hepimiz 1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler Günü Ankara’da Sağlık Bakanlığı’na vereceğimiz imza listesi için heyecanlıyız.
Yemekten sonra mola yerimize geldiğimizde yine Ankara’dan optik sektörü mensupları bizi ziyarete geldiler. Satış Müdürümüz Cem Dinçaslan ve Bölge Müdürümüz Baha Demirağ ile birlikte gelen Akasya Optik Ramazan Özer, Şifa Optik Türker Çevik ve Çınar Optik Barış Durtaş ile akşam çayı içip sohbet ettik. Bizim deyimimizle bu kadar “optikçi” bir araya gelince sohbet konusu ne olur? Elbette ki sorunlarımız… Ama bu yürüyüş boyunca optik sektörü mensupları tarafından verilen desteğin boyutunu gördükçe umudum çok arttı. İnşallah hepsinin üstesinden geleceğiz.