Optik Gazete

Büyüklere Masallar "Çığırtkan"

Gündem

Geçende anlattığım Kadı masalını okuyanlar bilir. Kimi eğriymiş, kimi doğru.

BÜYÜKLERE MASALLAR

Bir Varmış Bir Yokmuş…

Bir varmış, bir yokmuş…

Geçende anlattığım Kadı masalını okuyanlar bilir. Kimi eğriymiş, kimi doğru. Ama kim eğri, kim doğru bilmek için zaman gerekirmiş. Çünkü zaman bilgiyi açığa çıkarır, insanların da deneyimini arttırır.

Anlatılan masalı, mesel olarak dinlemek de bir bilgeliktir.

Mesela bakın şu Türk sözlü geleneğinden bize miras kalan masal girişine… Ne kadar çok şey anlatıyor, kulak verip dinleyene…

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer top oynarken eski hamam içinde. Horozlar tellal iken, pireler hamal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam düştü beşikten, babam düştü eşikten. Biri kaptı maşayı, dolandım dört köşeyi. Orda ne var dediler, bir köy kurmuş keçiler, kurt köye muhtar olmuş, elini verenin kolunu almış, diken verenin gülünü almış, damla verenin selini almış, kovan kovan balını almış. Bir kurtmuş ki sormayın. Talkım vermiş ele, salkımı almış ele, ilk lokmayı aşırmış, ikincisinde çomar karşısına dikilmiş, kapanmış mı kapılar. Kapıyı bırakıp, sapı yutmuş, balı bırakmış, hapı yutmuş…

Bugünkü masalımız da Çığırtkan’ı anlatıyor. Nam-ı diğer tellalı. Bazı masal tekerlemelerinin başında “develer tellal iken, pireler berber iken” şeklinde farklı geçer ama aslı “horozlar tellal iken, pireler hamal iken,”dir.

İşte bu da horozların tellal olduğu zamanda geçen bir masal, Horoza da çığırtkanlığı verirsen vay haline…

Bu masalımızın Çığırtkan’ı da horozun ta kendisiymiş. Kümeste yeterince yumurta üretimi olmayınca, ticarette başarılı olamayacağı anlamış. Ama gözü de yükseklerde imiş. Çitin üzerine çıkınca kendini yukarılarda görürmüş. “Nereden ne kazanırım” diye düşünerek kendi kendine çeşitli vazifeler üretirmiş. Yıllarca o yer senin, bu yer benim eşelenip durmuş. Eşelendiği her yerde bolca da ötermiş. Öttüğünde dönüp de kendisine bakan birkaç kişi olunca, kendini çok dinleyen var zannetmeye başlamış. İşte böyle böyle, kendi kendine Çığırtkan olup çıkmış…

Çığırtkan dediğin haberleri duyurur. Haber dediğin şeyin de içi dolu olur. Bu bizimki ise haber duyuran değil, sağa sola sataşıp haber yaratan türden bir Çığırtkan’mış. Kendinden başka kimseye yararı olmayan, alaycı tavırlarla başkalarına sataşmayı meziyet sanan bir Çığırtkan. Ortaya bir laf atar, herkesi meraklandırdığını düşünürmüş. Bir gün olsun, kendisinin bir fikir ortaya koyup insanlara yarar sağladığı görülmemiş. Başkalarının ortaya koyduğu fikirlere kendince “şaklabanlıklar” ederek karşı dururmuş. Ve bunu da sokak sokak dolaşarak haber diye duyururmuş. Malum tüy sıklet boksör arada kendini gösterebilmek adına dünya ağır sıklet şampiyonuna laf atar ve ondan sonra da fena dayak yer ya. Aynı o misal! Bu, onun kendini haberlere konu etme yöntemiymiş.

Bir de ortalık karıştıracak bir haber bulamadığında tuzak kurup, olay yaratırmış bu Çığırtkan. Başka kılıklara girerek (tavuk kılığına) işine gelmeyenlerin çevresindekileri kandırırmış. Bu kumpasla incir çekirdeğini doldurmayan konuları, sanki çok büyük olaymış gibi duyururmuş. Peki bu kumpas yöntemini nereden öğrenmiş dersiniz? Sıkı durun. Yaşadığı diyarda kendisine yakın birkaç horoz ile birlikte gezinirmiş Çığırtkan. Onlar hoşlanmadıklarını bertaraf etmek, kendi pozisyonlarını güçlendirmek için bazı tuzaklar kurmayı marifet sayarlarmış. Anlayacağınız, bu tipleri kolayca avucuna alarak, onları bir grup olarak eğiten ünlü bir hoca efendinin tedrisatından geçerek öğrendikleri yollardan biriymiş bu da!

Aslında bu Çığırtkan’ın eline, birçok kez, bazı şeyleri değiştirebileceği pozisyonlarda işe yarama fırsatı geçmiş. Ama bunu hiçbir zaman topluluklar yararına bir işe dönüştürmemiş. Çünkü onun asıl derdi, kendine yer yapmakmış. O sadece ün salmak, tünek sahibi olmak ve bu yollarla da kendi kazancını yükseltmek peşindeymiş. Hani bir söz vardır ya “BAL TUTAN PARMAĞINI YALAR” diye, bu Çığırtkan horozumuz da aynı düşüncedeymiş! Günlerden bir gün bu Çığırtkan diğer hemcinslerinin hakkını koruyacağını vaat ederekten bulundukları kümese başkan olmuş. Amacını da açık açık söylüyormuş. “Bal tuttum, parmağımı yalayacağım,” diyerek sağda solda konuşuyor ve kendi gibi taraftarlar topluyormuş. Bulundukları kümese ucuz yem alıyoruz diye herkesi uyutuyormuş. Aslında cebini dolduruyormuş. Kendi çapında da arpayı bulunca, daha da bir öz güven gelmiş kendine. Hemen kazandıkları ile yeni bir at arabası almış ve herkesler anlamasın diye de “arsa sattım,” demiş. Çünkü avantadan kazandıklarını yanındakiler ile paylaşmayı pek sevmezmiş. Sonuçta başkan olduğu yerden götürmüş avantaları…

Bu Çığırtkan yine günlerden bir gün, başka bir köye gitmiş. Bunu güzelce ağırlamışlar, hep birlikte yemişler, içmişler. Ama bizim Çığırtkan bu sefer de oradaki tavuklara musallat olmamış mı!!! Aslında bu Çığırtkan başka başka diyarlara gittiğinde de aynı haltları hep yiyormuş ama bu seferkinde sert kayaya çarpmış. Az kala dayak yiyormuş, son anda zor kurtulmuş!

Sonunda çiftlik sahibi zamanlı zamansız öten bu Çığırtkan horozu kesip komşularına dağıtmış. Şimdi diyeceksiniz ki horozdan ne kadar et çıkar diye, bu Çığırtkan horoz bayağı besili imiş.

Bu kadar sene boyunca ortalıklarda olup, sonunda sadece bir Çığırtkan’a dönüşen karaktere bakıp ders almak gerek. Kendi bir şey üretmediği halde, gözünü yükseklere dikenler çok dikkatli olmalı. İstedikleri noktalara gelmek için bilgi, beceri ve donanım gerekir. Bunlar da ancak çalışarak, emek vererek gelişir. Aksi takdirde, başkalarının emeklerine kara çalarak kendine paye çıkarmaya çalışan bir Çığırtkan’dan öte bir şey olunamaz…

Aslında bu Çığırtkan’ın birçok ders alınacak nitelikte macerası var, ilerideki günlerde vaktim olursa kaleme alıp gençlerimizi kıssadan hisseler ile bilgilendireceğim.

Şimdi bu masalı dinleyenlerin bir kısmı unutup kendi masalını yaşamaya devam edebilirler. Ancak bu masalı, masal gibi değil, mesel olarak dinleyenler de faydasını görüp gerçeğe gözlerini açabilirler.

Evet masalımızın sonuna geldik, malum havalar soğuk ve karlı aman ayazda kalmayın. Sağlıcakla kalın.

Gökten üç elma düşmüş, biri anlatanın, bir dinleyenin, biri de Esnaf Şeyhi’nin başına…

Esnaf Şeyhi?

O da bir sonraki masalda…

H. Erol Harbi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.