BÜYÜKLERE MASALLAR
Bir Varmış Bir Yokmuş…
Bir varmış, bir yokmuş…
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde, dırıltıydı, mırıltıydı, raftan fincan düştü kırıldıydı. Hem de ne fincan ya! Dedemin dedesinden kalma, kulpu kırık, kenarı yok, şu ahım şahım fincan. O akşam ne cezveyi köpürdetebildim, ne kahveyi höpürdetebildim…
Bu kez masala bu tekerlemeyle başladık. Bakmayın tekerlemenin buradaki haline, bu sadece başı. Kendi haline bıraksak, bu tekerleme bir dizi dırıltılarla uzayıp gidiyor. Nereye kadar mı? Taaaa masanızda afiyetle yediğiniz döner kebabın, annesinden doğduğu günkü kıvırcık kuzu olduğu zamanlara kadar…
İşte bu masaldaki kahramanımız olan bugünün Esnaf Şeyhi de her anlattığını böyle daldan dala atlayarak, evveliyatını fi tarihine kadar çekerek uzatıp, anlatan biriymiş. Esnaf Şeyhi olmazdan evvel o da bir esnafmış. Biz ona bu masalda “Yeni Esnaf Şeyhi” diyeceğiz. Bu zat, şimdiki Ege Diyarında yaşarmış. Ve es vermeden konuşurmuş. İlk defa onu dinleyenlere öyle güzel şeyler anlatırmış ki insanlar hayranlıkla dinlerlermiş. İnsanların yüzüne karşı çok güler yüzlü imiş, ama herkesin arkasından da iş çevirirmiş. Biraz uzun anlattığı için, konu bazen dolanırmış, neticede o da bizim bir önceki masalımızdaki Çığırtkan gibi boş boş anlatır dururmuş.
Bir zamanlar bu diyarda bu topluluğun da bir Ahilik Teşkilatı varmış. Ekonomide bütün topluma fayda ilkesini benimseyen bu teşkilat, özellikle yerli esnafın kalkınmasını hedeflediği için çok önemliymiş. Ekonomiye gösterilen bu özenin nedeni ise, gerçek bağımsızlığın iktisadî bağımsızlıkla elde edilebileceğine olan inançmış. Her esnafın kendi patronu olduğu düzen, Moğol’un esnafları düzeninden evlaymış.
Birkaç sene öncesinde, topluluğun Ahilik Teşkilatını başka birisi yönetmekteymiş. Biz ona bu masalda Eski Esnaf Şeyhi diyeceğiz. Eski Esnaf Şeyhi çok uyanık ve iş bitirici bir kişilikmiş. Ancak bundan birkaç sene önceki Eski Esnaf Şeyhi hakkında söylentiler çıkmış. Kendisinin teşkilatın ortak düşünce ve ahlakına ters işler yaparak topluluğu çok zor durumda bıraktığı öne sürülmüş. Bunu ortaya atan da bizim asıl masal kahramanımız olan Yeni Esnaf Şeyhi imiş. Herkesi örgütleyerek kendini başkan seçtirmiş. Eski başkan için bir sürü iddialarda bulunmuş. Ama ilginçtir ki bu iddialarını da bir türlü ispatlayamamış. Çünkü onun asıl amacı koltukmuş.
Yeni Esnaf Şeyhinin ağzı iyi laf yaptığından insan ilişkilerinde başarılıymış. Verdiği sözlerden dolayı herkes kendisinden yerli esnaf yararına büyük işler bekliyormuş. Gel gör ki yeni Esnaf Şeyhi de zaman içinde yerli esnafı kalkındırma idealinden kopmuş. Rant peşinde koşmaya başlamış. Eleştirdiği eski başkanın yaptıklarının aynısını kendi de yapmaya başlamış. Bal tutan parmağını yalar ya, o misal. Hem de herkese başarılı görünüp, nam salmak cabası.
Bu diyarın kendi içinden çıkardığı üreticiler yerine, uzak ülkelerin esnaflarıyla iş birliği yapmış. Yasalarca kabul edilmeyen satışları gizlice yapanlarla görüşüp, anlaşmış. Üstelik yasalara uyan yerel esnafı haksız rekabete uğratan bu kişileri tedarikçi olarak duyurmuş.
Bütün bunları yaparken de, bir yandan herkese şirin görünmeye çalışıyormuş. Sözler verip bekletiyor, arkadan anlaşmalar yapıp el sıkışıyormuş. Durum ortaya çıkınca da konuları laf kalabalığına boğup güya herkesi kandırdım sanıyormuş.
Ahilik Teşkilatı tamamen yerli esnafın yararına kurulmuş ve yüksek ahlaki değerlere sahip bir oluşum iken, bu yanlış ellerin yönetiminde güvenilmez hale gelmeye başlamış.
Ne acı.
Kendisi esnaf iken dile getirdiği dertleri, “başa gelsem ilk çözeceğim konular bunlardır” dediği meseleleri başa geçince unutanların hali nice olacak? Laf ebeliği yaparak konuları eğriltip, yamultup sanki kendisinde hiç yanlış yokmuş gibi davrananların kafası kumda olsa bile yaptıklarının görüldüğünü bilmezler mi? İlk çözeceklerini söyledikleri konularda arkadan dolanıp, tersini yaptıklarının ve bunu da rant için yaptıklarının bir gün anlaşılacağını hiç düşünmezler mi? Bu arada rant dediğimiz illa ki para pul değildir. Bir yerlere gelebilmek için çıkar sağlamak da rantın bir başka şeklidir…
Acaba gün gelip “elimizden gelen ancak buydu” deyip kendilerini aklayacaklarını mı sanırlar? Bu Yeni Esnaf Şeyhi üstelik kendi benzerleri gibi farklı topluluklardaki bu teşkilatları yönetenlerle beraber Büyük Birlik’te de vazife alıyor ya… Nasıl diyebilirler ki “elimizden gelen ancak buydu” diye. Büyük Birlik’te söz verdiklerini yapamıyorlarsa, o zaman kim, ne zaman, ne yapabilir ki? Yoksa Büyük Birlik de mi Moğol için çalışıyor?
Masalımızın sonunda ise yalanları ortaya çıkan ve Ahilik Teşkilatının yüzüne bakacak hali kalmayan Yeni Esnaf Şeyhi’ne ne olduğu, nerelere gittiği bilinmezliğini hala sürdürmekteymiş.
Gençlerimize kıssadan hisse: Her güzel konuşana inanma, yaptıklarına bak. Konuştukları ile yaptıkları aynı ise güvenebilirsin ama tersi ise hemen yolunu değiştir. “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” Ziya Paşa bu beytinde “İnsanın aynası iştir, lafa bakılmaz. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte görünür” diyor. Eskilerin bu sözlerine kulak vermeli.
Siz varın Yeni Esnaf Şeyhi’ni anlatan bu meseli, bir gece masalı sayın. “İyi uykular” dilerken söylenen türden.
Şimdi bu masalı dinleyenlerin bir kısmı yine derin uykuya yatabilirler. Ancak bu masalı, masal gibi değil, mesel olarak dinleyenlerin de uykusu kaçıp, gözleri gerçeğe açılabilir. Varsın az kişi olsun, bir kişi bile uyanık dursa umut var demektir.
Gökten üç elma düşmüş, biri anlatanın, bir dinleyenin, biri de Nalıncı’nın başına…
Nalıncı?
O da bir başka masalda…
H.Erol Harbi