Vücuttaki kaslar göz kırpmak gibi basit bir işlemden, büyük ağırlıkların kaldırılmasına kadar birçok farklı görevi yerine getirirler.
Göz kasları yapı itibariyle kol kaslarından ya da bacak kaslarından çok farklıdır.
Ancak hepsindeki ortak özellik, bütün kasların çok yüksek bir verim, kusursuz bir uyum ve büyük bir güç üreterek çalışmalarıdır.
Bir insanın bütün kaslarının toplam gücü oldukça fazladır.
Öyle ki vücuttaki tüm kasları birarada kullanmak mümkün olsaydı büyük bir kamyonu bir anda kaldırabilecek bir güce sahip olabilirdik.
İnsan vücudunda her kasın gerekli olan yerde bulunması, büyüklüğünün, esnekliğinin, kapasitesinin birbirinden farklı ancak hepsinin yerli yerinde olması tesadüflerle açıklanamayacak bir durumdur.
Her kas vücuttaki gerekli yerlere tam da gereken özelliklerle birlikte yerleştirilmiştir.
Örneğin göz kasının özelliklerinin kol kasında olmasının hiçbir anlamı yoktur.
Ya da istemsiz çalışan kalp kasımızın bir benzerinin bacaklarımızdaki kaslarda olması insan için yarar değil zarar getirirdi.
Ancak bunların hiçbiri olmaz. İnsan bedenindeki her kas tam olması gereken yerde ve özelliklerdedir.
Herhangi bir şeyi kaldırmak istersek, merkezi sinir sistemi, en doğru büzülmeyi sağlayabilmek için, kol kaslarının o anki uzunluğunu, durumunu ve gerilimini bilmek zorundadır.
Kol, kaldırmak istenen maddeye uzandığında merkezi sinir sistemi büzülmeyi durdurmalı ancak cismi tutmaya yarayacak el kaslarını harekete geçirmelidir.
Cismi tuttuktan sonra da kolun uzaklaşmasını sağlamak için gerekli olan bilgiler, "kas iliği" denilen özel duyu organlarına iletilmelidir.
Eğer bizim hareket etmemiz için gerekli olan kimyasal mekanizma herhangi bir etki ile engellenirse bu durum "felç"le sonuçlanır.
Felç, kaslara uzanan sinirlerin iflas etmesinden dolayı o organın işlevini yitirmesi durumudur.
Örneğin kolu felçli olan biri onu kesinlikle oynatamaz.
Kola uzanan sinir hücreleri işlevini yitirmiştir ve kasların kasılması için beyinden gelen komutu gereken yerlere iletemezler.
Böylece insanın en çok ihtiyacı olan organlarından biri olan kol, yerinde sağlam olarak dursa da görevini yapamaz.
Tek bir sinir hücresinin dahi uyarıyı iletmemesi bir organın çalışamaması için yeterlidir.
Dolayısıyla bu sistemin tek bir parçası eksik olsa sistem çökecektir.
Ayrıca buraya kadar anlatılanlarda da görüldüğü gibi kasların çalışmasında aşama aşama bir bilgi vardır.
Bilginin olduğu yerde ise akıl vardır.
Omurilik bağlantılı çalışan bu sistemdeki bütün elemanların gelen mesajları anlayarak uygulamaya geçirebilmeleri akıl gerektiren bir durumdur.
Söz dinleyen kaslar gelen emirlere göre hareket etmektedirler.
Üstelik bazı kaslarımız bizim isteğimizle çalışır.
Yani bu kasların harekete geçmesi için öncelikle bizim ne düşündüğümüzü bilmeleri gerekir.
Böyle düşünüldüğünde kasların sahip oldukları bilginin, aralarındaki bağlantıyı sağlayan sistemin ya da aklımızdan geçeni okuyabilme yeteneklerinin tesadüflerle ortaya çıkamayacağı açıkça ortaya çıkmaktadır. Kas hücrelerin akıl gösteremeyecekleri de açıktır.
Kaslar, kimyasal enerjiyi güce ve mekanik işe dönüştüren bir çeşit biyolojik makineler olarak tanımlanabilir.
Her hareketimiz için enerji gereklidir. Kandaki glikoz, bir makineyi çalıştıran yakıt gibi bu enerjiyi sağlar.
Asıl kimyasal işlem ise glikozun karbondioksit ve suya ayrışmasıdır.
Bu işlem sırasında açığa çıkan enerji kas proteinleri tarafından büzülmek amacıyla kullanılır.
Bu kimyasal reaksiyon hayli fazla miktarda oksijen gerektirir.
Oysa bu oksijen miktarı, kolay kolay sağlanamaz.
Kaslar, bu sorunu aşabilmek için glikozu oksijenin yardımı olmadan laktik aside dönüştürme yeteneklerini kullanırlar.
İşte gerekli olan enerji de bu işlem sırasında açığa çıkar
.Kaslarımızı çalıştırmamızın, onları kullanmamızın da elbette bir sınırı vardır.
Bu sınır zorlandığında, hareket önce zorlaşır sonra da olanaksızlaşır.
Bunun nedeni, kasların kasılmasıyla bir süre sonra kas dokusunda laktik asit birikmesi ve aşırı çoğalan laktik asidin kasları yorması ve kramplara yol açmasıdır.
Kaslardaki laktik asitten kurtulmak için oksijen gereklidir.
Bu nedenle aşırı yorgunluktan sonra hızla solumaya başlarız.
Kasta yorgunluğa yol açan bu madde, kanın taşıdığı oksijenle temizleninceye kadar kas çalışamaz.
Kolumuzu kaldırmak istediğimizde dirseğimiz bükülür, yemek yemek istediğimizde çene kaslarımız çalışır, hızla bir yere koştuğumuzda bacak kaslarımız harekete geçer, üstelik yorulduklarında kaslarımız hemen gereken tedbirleri alır.
Tüm bu anlatılanlar vücudumuzda her saniye bizim bilgimiz dışında birçok faaliyetin gerçekleştiğini, üstelik bunları yapanların da kaslarımızdaki mikroskobik hücrelerin olduğunu göstermektedir.
İnsan ilk ortaya çıktığı andan itibaren bu sistem vardır ve eksiksiz olarak çalışmaktadır.
İlk insanın kasları da bu bilgilere sahiptir, bundan sonra dünyaya gelecek olan insanların kaslarında da bu bilgiler olacaktır.
Çünkü Allah insanı mükemmel bir düzen içinde yaratmıştır.
Öğrendiğimiz her bilgi bizi Allah'ın yüceliğine ve üstün kudretine götürür.
Kaynak:dusuneninsanlaricin.com