Optik Gazete

"Her Anında İyi ki Yola Çıkmışım Diyorum."

Gündem

"İnsanımız gerçekten çok candan ve misafirperver. Bu yol bana o kadar çok şey öğretiyor ki… "

 

22 Mayıs 2018, Salı

Sabah yürüyüş sırasında Derince’den geçerken karşıma bir eczane çıktı. Hemen girip su toplayan yerler için bana ne önereceklerini sordum. Sanırım tezgahın arkasında duran kişi kalfaydı. Bana bilgi verirken arka taraftan eczacının kendisi çıktı ve çıkar çıkmaz beni görüp; “aaaa, ben de şimdi gazetede korsan lens haberini okuyordum. O siz misiniz?” dedi. Yürüyüşüm üzerine biraz sohbet ettik, ayağıma merhem verdi ve bana başarılar dileyip uğurladı. O anda bir fotoğraf çekmek aklıma gelmedi.

Çevreyolu üzerinde ortağım Turgay Coşkun, Uğur Optik Makine Ercan Turgut ve İzmit’te bulunan optik sektörü temsilcileri ve tarafından karşılandım. Bu güzel karşılamayı yapan tüm optik sektör mensuplarına çok teşekkür ediyorum. Ayaklarımın yarattığı sıkıntı onların varlığıyla uçtu gitti.

İzmit yerel basınının da sorularına cevap verdim.

 

İzmit yolu çok güzeldi. Bugün yayınlanmış şu tweet çok hoşuma gitti… Gerçekten yürüyorum.

Bu arada İzmit’te ikinci bir karşılama ekibi çıktı önüme. Bir folklör ekibi… Beni halay başı yaptılar, birlikte halay çektik… Bu fotoğrafı whatsapp ile gönderdiğimde ofisteki koordinasyon ekibi “aaa sizi folklör ekibinin karşılayacağından haberimiz yoktu, bunu hemen yayınlayalım,” dediler. Meğer folklör ekibinin maket olduğunu hiç biri anlamamış. “Siz bunu yayınlamayın, ben günlük notlarımda yazacağım sonradan” dedim. Akşam resme bakınca bu güzel düşünülmüş maketlerin beni ne kadar neşelendirdiğini hatırladım. Belediye bunu güzel düşünmüş.

İşte bakın arabayla yolda bu tip şeyleri gördüğünüzde geçip gidiyorsunuz. Ama yürüyünce durup keyfini çıkarabiliyorsunuz. Yürüyüşe dair bir şey daha fark etmiş oldum bu sayede…

 

Turgay Coşkun ile Ercan Turgut İzmit girişinden sonra da bizim kafileye arabaları ile katılarak bize eşlik ettiler.

Ortağım Turgay Coşkun ile tanışıklığımız babamın dükkanında çalıştığım yıllara rastlar. İlerleyen yıllarda dostluğumuz ortaklığa dönüştü. Dile kolay 14 yıldır bir aradayız. Benim en iyi dostluklarım işte tanıştığım insanlarla olmuştur. Turgay ile de ortaklığımız, tüm badirelerden birlikte geçişimiz, zorlukları alt edişimiz, birbirimize arka çıkışımız bugün kadim bir dostluğa, kardeşliğe dönüşmüştür.

Kendisi bu yürüyüşte beni çok destekledi. Ve hatta yürüyüşümün bu ikinci gününde yolun bir kısmını benimle, bir kısmını da benim yerime yürüdü.

Birinci günüm iyiydi de, bu ikinci gün ayaklarımın durumu bir felaket oldu. Yanlış çorap seçmişim maalesef.

Turgay ile bir müddet yan yana yürüdük. Günün sonuna doğru bugünün planını tamamlamak için hemen hemen 10 kilometre daha kalmıştı. Turgay benim ne zorlukla aksayarak yürüdüğümü görünce bugünlük bırakıp dinlenmem için ısrar etmeye başladı. “Nasılsa daha sonra bir yerlerde telafi edersin” dedi. Ama ben inatla günlük kilometreyi tamamlamak zorunda olduğumu söyleyince bu sefer benim yerime kendisi yürümek için ısrara başladı. İtiraz ettiğimde de “ben senin ortağın değil miyim,” dedi. O zaman durdum ve “tamam” dedim. Ve Turgay 10 kilometreyi benim yerime yürüdü.

İlk kez burada açıklıyorum. İstanbul’dan Ankara’ya belirlediğimiz parkurun tamamını kendim yürüdüm, yaklaşık 10 kilometresini ise sevgili ortağım Turgay Coşkun yürüdü.

Bunu Optik Gazete’deki yazımda açıklayacaktım, ancak koordinasyon ekibim, “bunu söylersek tüm optik sektörü gelip sizin yerinize yürümek isteyecek, bunu kabul edecek misiniz?” dediler. Çağırsam gelecek onlarca kişi olduğunu biliyorum, bu yüzden ekibe hak verdim ve açıklamadım. Bu 10 kilometreyi ortağımın yürüdüğünü sonradan anlatmak üzere notlarıma aldım.

Sağ olsun eşim bu arada uygun çorabı bulduğu müjdesini bana verdi. Ve akşama doğru Eşme’ye gelerek yeni çoraplarımı getirdi.

Arkadaşım Ercan Turgut oruçluydu. Dolayısıyla biz yürüyüşü tamamlamaya odaklandığımız için ancak iftara 5 dakika kala bir restaurant bulabildik. Kendisinin Antalya’dan kalkıp gelip beni desteklemesi benim için çok önemli ve anlamlıydı. Varış günümden birkaç gün önce yurtdışına gideceği için varışımda ve 1 Haziran Gözlükçüler ve Optisyenler Günü’nde bulunamayacağını söyledi. Ve büyük bir jestle Uğur Optik Makine olarak dileyen tüm Optisyen gruplarını otobüslerle Ankara’ya getirme işini üzerine aldığını belirtti.

Ve sevgili arkadaşım Murat Oral da bugün beni desteklemek üzere Eşme’ye geldi. Murat bana yürüyüş ilhamını veren kişi. Kendisi 12 gün önceki  konuşmalarımızı bu kadar hızlı harekete geçirmemden duyduğu şaşkınlığı hala üzerinden atamamış vaziyette.

İzmit’te bugün beni karşılayanlar arasında Satış Müdürümüz Cem Dinçaslan ve Bölge Müdürlerimizden Erdoğan Lale de vardı. Erdoğan Lale İstanbul’a geri dönmüştü, Cem Dinçaslan da İzmit’te şubemize uğrayıp, çeşitli optik mağazaları ziyaret etmek üzere aramızdan ayrılmıştı. Cem Dinçaslan da akşam Eşme’ye gelip göl kıyısındaki sohbetimize katıldı.

Bugün gerçekten her şey çok güzeldi. Eşim Zeynep Harbi de iftardan önce aramıza katıldı. Eşme’ye bayıldık. Eşimi, ortağımı ve arkadaşlarımı gece İstanbul’a uğurladıktan sonra biz yol ekibi Eşme’de konakladık.

 

23 Mayıs 2018, Çarşamba

Bugün yürüyüş çorabı ve ayağıma sürdüğüm ilaçlar sayesinde dünkü kadar acı çekmeden yürüdüm. Herhalde yürümeye de alıştım, sabahleyin ofisle “facetime” görüüşmesi yaptığımda tüm iş arkadaşlarım beni güler yüzlü gördükleri için çok memnun oldular.

Ancak Sakarya girişinde epey bir heyecan yaşadım. Sakarya’da beni bir yine bir grup optik sektör mensubu ile yerel basından gazeteciler karşıladı. Ben doğal olarak İstanbul’dan Ankara yönüne yürüyorum. Fakat karşılama ekibi ters istikamette yolun biraz arkasında bir park var, orada toplanmışlar. Karşıya geçmem lazım. Aksi gibi minibüsteki arkadaşıma toplandıkları yeri görünce “sen gidip ileriden dönüş yap, ben karşıya geçerim” dedim ve karşıya geçmek için durdum, o gazladı gitti.

“Karşıya geçerim” dedim demesine de, gel de geç bakalım. Arabalar 100 kilometre hızla geçiyorlar. Nasıl bir hız anlatamam. Otobanda yürümek zaten çok zor. Ama karşıya geçmek imkansıza yakın bir şey. Hazırlanıyorum geçeyim diye, arabaların gelişleri öyle süratli ve şeritler üzerinde dağınık ki geçmeye cesaret edemiyorum. Epey bir tereddüt ettim. Ardından kendime sinirlendim, niye arabayı gönderdim diye. Hayatta en yapmaya yeltenmeyeceğim şeyi yapmak zorunda kaldım. Karşıya geçtim. Arabayı kullananlar bana küfretmiştir, ben de ne yalan söyleyeyim kendime sayıp sövdüm.

Bunu kimseye tavsiye etmem, bir daha da –büyük söylemeyeyim- yapmam. Resmen ölüm-kalım geçidi gibi bir şey. Bu otobanda yaşanan yaya kazalarına şaşmamak lazım. Karşıya geçerken en ufak bir hesap hatası, en ufak bir bocalama, en ufak bir sendeleme insanı bir anda öteki tarafa geçiriverir. Ben bir de ayaklarım yara içindeyken yaptım bu geçişi. Ne kadar tehlikeli. Her anıyla kötü bir tecrübeydi. Hala düşündüğümde ürperiyorum. Akıl işi değildi yaptığım.

Bölgedeki optik sektörü mensupları Emre Serdar, Eda Çamkeser, Abdullah Misafir ve Nejat Uğur ile sohbetimizin hemen ardından yerel basınla röportaj yaptım ve ardından biraz oturup dinlendim.

Akşama doğru yürüyüş yolumuzun üzerinde Yıldırım Kardeşler Tesisinde durup soluklandık. Sahibi Tevfik Yıldırım yanıma gelip sektöre ilişkin sorular sordu. Gözlük alacağını söyledi, gözlük fiyatlarını sordu.

Akyazı’da kahvaltı ettik. Otopark’a gittik, bizi eylemci zannedip almadılar. Bir yerde de elektrik istedik vermediler, ödeyeceğiz dedik, ne mümkün… İnsanlar doğal olarak tedirgin ve çekingen. Ne yaptığımızı anlatmaya kalkınca dinlemiyorlar bile…

Döndük dolaştık, öyle yol ortasında da durulmuyor, güvenli bir yer bulamayınca tekrar Buğdaylı köyüne döndük.

Opak Lens’in Genel Müdürü Atilla Keserci ve Cam Operasyon Müdürü Türkan Gökdemir İstanbul’dan ziyarete geldi.

Biz onlarla sohbet ederken Buğdaylı köyünden müteahhit Erkan Çoruhlu yumurta getirdi, daldan toplanmış kirazları getirdi. “Siz seferisiniz,” dedi, ikram etti. Sohbet ettik.

İnsanımız gerçekten çok candan ve misafirperver. Bu yol bana o kadar çok şey öğretiyor ki… Her anında iyi ki yola çıkmışım diyorum.

Akşam sosyal medyada bir çok kişinin facebook ve instagram profillerini değiştirdiklerini gördüm. Optisyen.com ekibinin, yaptığım farkındalık yürüyüşüne atfettiği #harbiadam hashtag’ini düşünen ve yürüyüşün resmedildiği profil resimlerini yapan ve yayınlayan genç optisyen meslektaşlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. İşte bu da sektörümüzün güzel bir dayanışması: 53 yaşında bir adam İstanbul’dan Ankara’ya tabana kuvvet yürüyorsa, gençleri de onu bugünün teknolojisiyle bu şekilde destekler.

Birinci Bölüm  İçin Tıklayınız

İkinci Bölüm  İçin Tıklayınız

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.