Optik Gazete

Pembe Gözlüğün Maliyeti: NATURLIGE BRILLER

Gündem

"Yüzde yüz etkili mucize kabilinden pembe gözlüklere aldırmazlık edilemiyor."

 

PEMBE GÖZLÜĞÜN MALİYETİ: NATURLIGE BRILLER

 

Şu sıralar, ömründe hiç at görmeyen bir nalbant olduğumu yeni yeni fark ediyorum. Hala at görmüşlüğüm yok; yok ama belleğimdeki "at imajı" acayip canlı. Mesleklerden meslek beğenirken nalbant olmak da yazgıya dahildi belki, kim bilir!

 

Bazan ciltlerce kitabın, uzun metrajlar boyu filmlerin ağzında gevelediğini, biri çıkar birkaç dakikada anlatıverir ya, bugün sözünü edeceğim Jens Lien filmi de onlardan işte: Natural Glasses. Niye birdenbire bu film peki? Hayat da çok film ondan bana kalırsa. Çünkü kubbede ceviz durdurma praksisinden öte gitmeyen bir deney hayat. Hani ölüme doğru yol alırken buna "hayat" demek. Hah işte tam da hayat bu! Hepimiz yeni zaman Lavinyalarıyız, yeni zaman Pinokyolarından yalanlar istiyoruz; ee n'aparsın inciniyoruz da ama istiyoruz: Çirkinizdir misal yağmuru durduracak kadar, "çok güzelsin!" der biri başlar yağmur. Sonra? Sonra takke düşüp kelimiz görünüyor, inciniyoruz. Yine de her Lavinyalık masalının büyümeyen çocukları olarak en son bırakıldığımız çayırda otluyorken, kimi vakit bu pahalıya patlıyor bize. İncinmekten öte bir şeyler oluyor. Parçalanıyoruz, parça pinçik oluyoruz. Bir solucanı ortadan ikiye ayırdığınızda; her iki parça da vurdumduymazca yaşamaya devam ediyormuş –öyle diyor hayvanbilimciler. Bir solucan gibi parçalarımızın kaygısızca yaşayıp zamanı gelince de gebereceği bir hayvanlık umuyoruz hayattan. Olmuyor. Had safhada insan kalıyoruz.

 

 

Yaradan, paradan, aradan falan kaçılabilecek meskun olmayan mahaller arıyorken, bir camekanda gördüğümüz yüzde yüz etkili mucize kabilinden pembe gözlüklere aldırmazlık edilemiyor. Niye? Yalanlar istiyoruz. O kadar istiyoruz ki, küstahlığımız bazan "belki de ölümsüzümdür" ya da "belki sahiden güzelimdir"e varıyor. İşte her türlü alçalmanın; politik çıkışsızlığın sınırından bile bize uzatılıp duran da bu gözlük. Alıp takıvermekten bizi ne alıkoyacak? Fiyatı ucuz gözlüğün; maliyetli olan sonrası. Çağımız ve –tanrı eksikliğini vermesin Pinokyolar üreteci sistemimiz; bize durmadan "ânı yaşa"mayı pompalıyorken, sonra'daki maliyet kimin umrunda!

 

Kent, binalar, trafik, keşmekeş...Adamcağızın teki tastamam böyle bir günün ortasında yalnızca daha güzel bir günü hayalliyor. Şöyle sessiz, "doğal(?)", huzurlu bir gün, hepsi bu. Hepsi buysa kolayı var: Önünden geçtiği mağazanın vitrininde bir gözlük duruyor. Ne sihirdir ne keramet, dakkasında Lavinyalık marifet! Naturlige Briller! İçeri girip alıyor adam gözlüğü, hemen oracıkta takıyor üstelik. İşte bu kadar! Birden dünyası değişiyor herifin: kuş cıvıltıları, sükunet, huzur falan. Gözlükten bakınca ne insan kalabalığı, ne trafik keşmekeşi. Gelgelelim hayat bu muydu, bu muydu lanet olası kent hakikatte? Sağına soluna bakmaksızın, her saniye gardını almaksızın, öyle ovalara yayılmış kuş seslerine hayran yürünülesi bir dünya mı burası? O halde bir araba gelir ve bindirir sana; o zaman görürsün daha güzel gününü!

 

 

Bir dakikadan azıcık fazla bu kısa film. Adamakıllı kısa yani. Senaryosunu Per Schreiner yazmış bu Jens Lien filminin. 2001 yılında Cannes'da da kısa filmler seçmesinde yer almış. Jens Lien'in neredeyse tüm filmlerini görmüştüm; özellikle uzun metraj filmlerinin iki-üçü çok etkilemişti beni –belki zaman bulunca onlardan da bahsederim. Ama Natural Glasses'ı henüz izledim. Hem de kendimi, ömründe bir kere bile at görmemiş nalbant gibi hissediyorken. "Her şeyin bir zamanı vardır" şeklindeki totolojiye selam olsun!

 

Paradoksal not: Pembe gözlük her renk olabilir.

 

 

 

Kaynak: eski-tas.blogspot.com.tr

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.