Yerli ve Milli Ne Demektir? “Erol Harbi’nin Neresi Yerli ve Milli?”
Yerli ve Milli Ne Demektir? “Erol Harbi’nin Neresi Yerli ve Milli?”
“Optik Sektörüne Duyurumdur…” başlıklı bir önceki yazımda yerli ve milli olma konusunda çok kısa değindim. O yazıda bu konuya daha ayrıntılı olarak girmeme sebebim, o yazının temel içeriğini dağıtmamak içindi. Şimdi bu yazıyla yerli ve milli olma konusundaki düşünce ve saptamalarımı da daha ayrıntılı olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. “Erol Harbi’nin neresi yerli ve milli?” diyenlere de bu konuda kendimi ifade etmeme vesile olacak bir soru sordukları için ayrıca teşekkür ediyorum.
Yerli ve Milli Ne Demektir?
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “yerli” sözcüğünün bu kullanımdaki açıklaması şöyle: “Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan…”
“Milli” sözcüğü ise; “Milletle ilgili, millete özgü, ulusal”
Ortağı olduğum ve yönettiğim şirketlerimiz, markalarımız, ortaya koyduğumuz işlerimiz, yürüttüğümüz faaliyetlerimiz ve sektörün gelişimine katkı sağladığımız yöndeki duruşumuz her zaman ve her şekilde “yerli ve milli”dir. Sözlük anlamıyla da böyledir, hayata geçiriliş şekliyle de böyledir.
Ürünlerimiz ve markalarımız... Evet, birçoğunu şu anda yurt dışından getirmekteyiz. Burada üretimimiz yok. Ama henüz yok. Hedefimiz elbette ki markalarımız altındaki tüm ürünlerimizi Türkiye’de üretmek ve “yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan” açıklamasının “yurt içinde yapılan” kısmını gerçekleştirmek. Şu anda bunu yapamıyoruz. “Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan…” tanımında geçen ancak “veya”dan sonraki kısmını yapabiliyoruz.
Ürünlerimizi Türk insanının istek, talep ve özellikle de ihtiyaçlarına göre planlıyor ve yaptırıyoruz. Pek çok ülkenin yaptığı gibi tescili bize ait olan markalarımız ile şimdilik yurtdışında ürettirdiğimiz birçok ürünümüz var. Yalnız Türkiye’de değil, komşu ülkelerde, Türki Cumhuriyetlerde, Arap ülkelerinde ürünlerimizin satışını sağlıyoruz. Yaptığımız bu ihracatla ülkemize döviz girişi sağlamakta ve dış ticaret açığını kapatmakta faydalı olmaktayız.
Elbette biz de markamız altındaki kontak lenslerimizi, lens solüsyonlarımızı, camlarımızı Türkiye’de üretmeyi isteriz. Bununla ilgili olarak da şimdiye kadar birçok değişik inceleme ve araştırma yaptık. Fabrika kurulum projeleri üzerinde yurtiçi ve yurtdışı görüşmeler yaptık. Peki, birçok yörede çok ilgi çekici devlet teşvikleri de varken neden böyle bir işe girişmedik dersiniz?
Cevabı çok basit. Pazarlama ağı olmayan bir üreticinin başarılı olması mümkün değildir de ondan. Ne üretirseniz üretin, ürününüzü dağıtacak bir oluşum yoksa sorun yaşarsınız. Bu nedenle biz doğrusunu yaparak önce dağıtım ağını kurduk. Opak Lens, optik ürünlerin dağıtımı konusunda bugün Türkiye’nin en fazla şehrinde bulunan, en çok sayıda şube-deposuna sahip olan, en yaygın ağa sahip dağıtıcıdır.
Opak Lens A.Ş. yüzde yüz yerli sermayeli bir kuruluştur. Üstüne üstlük yalnızca yerel bağımsız optisyenlik müesseselerine hizmet vermektedir. Ve üstüne üstlük yabancı sermayeli global zincir mağazaların en hızlı büyüme noktası olan internetten kontak lens satışı karşısında yıllardır bir kale gibi duran şirket de Opak Lens’tir. Ve de üstüne üstlük kontak lens dağıtımı için yabancı talipleriyle görüşmeye bile yanaşmadan satılık olmadığını belirttiğimiz firma da Opak Lens’tir.
Soruyorum size; Opak Lens’e değilse, hangi firmaya yerli ve milli diyebilirsiniz?
Evet, Opak Lens dünyanın önde gelen tüm kontak lens markalarının satışını da yapmaktadır. Ancak alım gücü sayesinde bunların yerel bağımsız optisyenlik müesseselerine en uygun koşullarda ulaşmasını da sağlamaktadır. Ayrıca bu majör kontak lens firmalarının ürünlerini dışarıda bırakmak da söz konusu olamaz. Tam tersine onlarda güçlü olmak da gerekir. Aksi türlüsü yerel bağımsız optisyenlik mağazalarının yabancı sermayeli zincir global mağazalar karşısında zayıflamasına neden olur. Bu noktada da Opak Lens’in optik sektörünün yerel bağımsız optisyenlik müesseseleri kanadında büyümesine sağladığı katkı büyüktür.
Opak Lens’in yaptığı tanıtım çalışmalarına, halkı aydınlatıcı kamu spotlarına, haberlere, yerel bağımsız optisyenlik müesseselerin gelişmesi yönünde çalışsınlar diye STK’lara verdiği desteklere ise hiç değinmiyorum. Bir önceki yazıda etraflıca yazmıştım.
Tekrar, marka ve ürünlerimize dönüyorum. Evet, şimdilik birçoğu yurtdışında üretiliyor. İlk anda üretimi burada planlasaydık, ürünlerimizi pazarlayacak ağımız olmadığı için zorlanır ve hatta yok olurduk. Oysa şimdi pazarlama ağı sistemli bir şekilde çalışan bir altyapımız var. Yapılan çalışma ve planlamalardan bahsetmek için çok erken. Ancak hedefimiz markalarımızın üretimini gün gelip ülkemizde yapmaktır. Şu anda yapmıyor olmamız bizim yerli ve milli olmadığımızı göstermez, sadece stratejik olarak tercih ettiğimiz bir geçiş aşamasında olduğumuzu gösterir.
Burada hemen bir parantez açıp bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Türkiye’de dağıtım ve depolama yapan şirketlere bir bakın. Hangisi Opak Lens gibi “ben yabancı sermayeli optik mağazalara mal vermiyorum” diyor ve mal vermiyor? Buradaki yabancı sermayenin büyüme tehlikesini herkes bizim gibi görüyor, ama para kazanmak için kimse bu konulara girme cesaretini dahi gösteremiyor. Hatta buralara mal satmak için yarış halindeler. Aslında biraz ticari vizyonları olmuş olsa bu yabancı zincir mağazaları beslemez ve büyütmezler; çünkü gelecekte doğacak olan problem çok açık. Yarın bu yabancı zincir mağazalar bu dağıtım ve depolama şirketlerinin hiç birine ihtiyaç duymayacak çünkü kendi organizasyonları var. Ama o gün geldiğinde maalesef ürün satabilecek yerli bağımsız optisyenlik müesseseleri de kalmamış olacak, hepsi yabancı sermaye tarafından yok edilmiş olacak. Bu işin ticari tarafı ve ticari taraftan bakılınca da resim karanlık. Ama tabii ki bir de işin milli duygular ile yapılan bir mücadele tarafı var, artık bazı savaşlar top ile tüfek ile yapılmıyor. Ekonomik olarak dışa bağımlı ve şirketleri yabancıların eline geçmiş bir ülke olmamalıyız. Aslında ilk düşünülmesi gereken de bana göre budur.
Parantezi kapatıp, kaldığım yerden Opak Lens’in yerli üretim sürecine geçiş planıyla ilgili bir ek yaparak devam etmek istiyorum. Unutulmasın ki, uygun iş ortağını bulduğumuz zaman yerli üretimi tercih ettiğimiz de aşikardır. Örneğin özel üretim cam konusunda uzun süre markalarımızın kalitesine uygun yerli cam üreticisi aradık. Bunu da yurt dışında ürettirmek mümkündü, finansal olarak kazancı daha yüksek olmasına rağmen burada yerli sermayeli bir üretici ile çalışmak istememizin ana nedeni yerli üretimin desteklenmesiydi. Özel üretim camlarda Akay Optik ile çalışmamız da bu şekilde başlamıştır.
Bu anlattıklarımı okuyanlar da takdir edeceklerdir ki, sadece sözle değil, yaptıklarımızla da yerli ve milli olduğumuzu her zaman, her koşulda göğsümüzü gererek söyleme hakkına sahip olacak bir duruşumuz bulunmaktadır.
Öyle bir duruş ki, sürekli saldırıya uğruyor ve saldılar karşısında dimdik durabilmek için sürekli mücadele gerektiriyor. Mücadeleden çekinmiyorum. Bu arada bana yabancı devlere karşı “Don Kişot’luk ediyor” diyenler de var. Ediyorum da sahiden. Ama Don Kişot gibi hayali sevgili Dulciana için yine hayali düşmanlar olan yel değirmenleriyle çarpışmıyorum. Yerli ve milli olanı korumak, dolayısıyla işimize, ekmeğimize ve de geleceğimize sahip çıkmak için tüm dünya ülkelerinin elinden gelir üretme şansını alarak büyüyen yabancı sermayeli global zincir mağazaları getirmek isteyen zihniyetle çarpışıyorum. Benim mücadelem gözümüzün önünde her gün büyüyen ve alenen görünen kanlı canlı bir tehlikeye karşı durmakla ilgili. Bunu yalnız benim değil hepimizin yapması lazım. Çünkü kazanacağımız şey her çabaya değer. Kaybedeceğimiz şey ise bugün fark edilmese de yarın yeniden geri alınması çok güç olan bir değer.
Sektörümüzde yerli ve milli olan yatay düzlemde büyümek benim idealim, çünkü dedemden, babamdan kalanı elimde tutmak, geliştirmek ve çocuklarıma aktarmak istiyorum. O yüzden bu bir mücadele gerektiriyorsa, yaparım. Yerli ve milli tarafta büyümüş bir sektör hayalim var. Hayalimi her gün gözden geçirerek onu var edemem. Hayali gerçeğe dönüştürmenin yolunun ancak hareket etmekle mümkün olduğunu bildiğim için, şimdiye kadar hiç kenarda oturan olmadım.
Bugünlere, hayallerimin peşinden yürüyerek geldim. Çaba gösterdim. Babamın mağazasında çalışırken kontak lens işinin nasıl gelişeceğini görüp odaklandım ve çok çalıştım. 1993 yılında o mağaza tek başına Türkiye kontak lens satışının %10’unu gerçekleştirdi. Dünyanın ünlü kontak lens markalarından birinin genel müdürü bana ürün vermeyip haksızlık edince Cihan Medikal’i kurup kendi markamız altında kendi ürünümüzü geliştirdik. Markanın dağıtımını sağlamak için Opak Lens’i kurduk.
Alın işte size bir Don Kişot’luk. O da, o gün için bir deve saldırmaktı. O gün mücadele etmeseydim, bugün geçmişte yaşadığım bu şanssızlığı anlatıyor olurdum. O deve bir şey olmadı belki ama bana oldu. Ben de büyüdüm, o dev kadar olmasam da büyüyebileceğim kadar büyüdüm. Ve biliyorum ki aslında biz yan yana durunca o devlerin hepsinden çok büyüğüz. Sadece kendimizi bilelim. Eksiklerimizi odaklanarak değil, kendimize, emeğimize, hayalimize, birbirimize inanarak bilelim.
Yerli ve milli kanatta gelişmemiz olmayacak bir hayal değil. Yeter ki hangi tedarikçiden ne satın aldığımızı bilelim, markalara destek verirken uyanık olalım, bugün bize ürün sağlayan firma bizden kazandıklarıyla yarın karşımıza dev bir rakip perakende zinciri olarak çıkabilir. Uyanık olalım.
Ben bunları her söylediğimde, bana ve şirketlerime yapılan saldırılar artıyor. Ama karaya vurarak kuruyan denizyıldızının denize kavuşması misali içimizden bir kişi bile farkına varıp, tedarikçisini incelese sektörümüz için kazançtır. Bu anlamda her zaman idealistim, her zaman yerli ve milli olma konusunda tutucuyum.
Yazımın başında belirttiğim gibi ortağı olduğum ve yönettiğim şirketlerimiz, markalarımız, ortaya koyduğumuz işlerimiz, yürüttüğümüz faaliyetlerimiz ve sektörün gelişimine katkı sağladığımız yöndeki duruşumuz her zaman ve her şekilde “yerli ve milli”dir. Ve öyle de olmaya devam edecektir.
Sevgi ve saygılarımla,
H. Erol Harbi
Opak Lens AŞ Yönetim Kurulu Başkanı