Optik Gazete
2016-01-13 11:43:09

Kontak Lens Sektöründe 25. Yıla Doğru

Hülya Şenyüz

hulya.senyuz@opaklens.com 13 Ocak 2016, 11:43

 Türkiye’de Kontak Lens İle Zamana Yolculuk

Bugün bir kontak lens kullanıcısının söyledikleri beni çok eskilere götürdü…

Uzun yıllardır kontak lens kullanan ve çok deneyimli bir şekilde lenslerini takıp çıkarabilen genç kızımız, “lenslerime bakım yapmak çok zor geliyor!” deyince şöyle bir düşündüm. Acaba 24-25 yıl kadar önce kontak lens kullanıyor olsa idi, ne yapardı diye?

Çok uzak değil… 1990’lı yıllar…

O yıllar henüz toplumda kullan-at alışkanlığı yer etmemiş… Kâğıt çocuk bezleri her eve girmemiş. Kâğıt havluların kullanım alanları sınırlı, kâğıt bardak tabak gibi şeyler nerdeyse hiç yok. Sürümü yok, dolayısıyla da bu lüks (!) malzemeler kullanıp atmak için fazla pahalı…

Peki, herkes ne yapıyor? Yıkıyor, temizliyor, kullanıyor. Her şey pek bir kıymetli…

Kontak Lens pazarında da öyle şimdilerde olduğu gibi günlük, haftalık, aylık lensler ya da kullan–at seçenekleri filan yok. Hem çeşit az, hem de ürün pahalı. Her şeyin olduğu gibi, kontak lensin de kıymeti var.

O dönemlerde sık sık lens değiştirmenin daha sağlıklı olduğuna dair bir şey söyleyen yok henüz. Hem sunabilecek çok çeşit yok, hem de kimse dünyanın parasını verdiği lenslerini o kadarcık kısa sürede atmaya kıyamaz.

Ne zamana kadar? Kullan–at lensler çıkana kadar… O zamana kadar yalnızca sıkı sıkı tembih edilen tek şey şuydu; aynen şimdi de geçerli olduğu gibi; “LENSLERİNİZİ DOĞRU VE ETKİLİ TEMİZLEYİNİZ!”

Kontak lens kullanıcısına -ki o zaman kullanıcı filan da bilmezdik, kontak lens hastası derdik- göz doktorlarımız hem uygulama yapar, hem lensleri satardı. Hatta doktorlarımız da bu hastaları “geçmiş olsun” diyerek uğurlarlardı muayenehanelerinden ve şişeli lenslerin şişeleri de doktorlarımızda kalırdı. Bazı doktorlarımız kullan at lensler çıktığında çok bozuldular, “hastalar şimdi dioptrilerini öğrenecek, ne gereksiz işler yapıyorsunuz“ diye tedarikçilere itiraz edenler bile olmuştu.

O yıllarda ister sert, ister yumuşak, ister renkli, ister torik hangi lensi kullanırsan kullan tasarruflu olmak zorundaydın. Çünkü kontak lensler çok çok pahalı idi… Zaten topu topu 2 adet lensin var, diyelim ki lensi aldın gittin, ertesi gün birini takarken yırttın, ya da düşürdün kırdın… Gitti ödediğin dünya kadar paranın %50’si… O yıllarda yedeği de olmaz ki lensin. Hay Allah…

Hâlbuki şimdi öyle mi? Aylık kullan-at kullanıyorsan birini yırtsan ya da düşürsen paranın yalnızca 1/24’ü gider… Hatta söz konusu olan günlük lens ise bir lens yitirdiğinde paranın yalnızca 1/720’sini çöpe atmış olursun.

O yıllarda ülkemizde kontak lensler de sadece cam şişede yıllık olarak satılıyor ve bir çift lens en az 12 ay kullanılıyor. Bu lenslere o zaman ‘konvansiyonel lens’ derdik… Sonra yurtdışına gidenlerden ya da orada bu lensleri gören ya da kullananlardan duymaya başladık: ‘Blister’ ambalajların içinde lensler varmış, bazen kutunun içinde 6 adet, bazen de 30 adet bulunuyormuş. Üstünde dioptrileri de yazan bu lensleri aynı kutuya koymuşlar. Hem de bu lensler daha sağlıklıymış. Üzerinde birikinti oluşuncaya kadar zaten atılma süresi geldiği için göze hiç zararı yokmuş.

“Yabancı ülkelerdekiler yenileri kullanmaya devam etsin, henüz bizim o lensleri kabul etmemiz ve kullanmamıza yıllar var,” diyerek bir süre daha biz kendi işimize baktık…

1990’lı yılların başı… Artık kullanılan lenslerin yarıdan fazlası yumuşak konvansiyonel lensler. 1980’lerdeki sert lenslerin hâkimiyeti sona ermeye başlamış, çünkü yumuşak lenslere alışmak çok daha kolay.

Sert lens uygulaması o kadar meşakkatli ki; muayenesinden, ilk takış denemelerine, alışma sürecine kadar hem çok zaman alıyor, hem de kullanıcıyı zorluyor… O zamanlar kontak lens uygulamasının yapıldığı yerler ya Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi (Çapa) gibi büyük üniversite hastaneleri ya da Osmanbey, Nişantaşı, Kadıköy, Bağdat Caddesi gibi alım gücü yüksek kişilerin yaşadığı yerlerdeki özel klinikler…

1992-1993 yıllarında kontak lenste isim yapmış öyle doktorlarımız var ki kontak lens muayenesi için günler öncesinden randevu alınıyor. Kontak lens kullanımının az olması, uygulama yerlerinin kısıtlı olması sizi aldatmasın; o dönemlerde de kontak lens muayenesi de, uygulaması da çok özenli yapılmaktaydı. Her kontak lens hastası çok detaylı muayene edilir, gözyaşı miktarına bakılır, ‘push up’ testi mutlaka uygulanırdı. Lens takma çıkarma işlemi öğretilmeden asla evine gönderilmezdi. Tabii ki hala aynı özenle bu işi devam ettiren yıllarını kontak lense vermiş göz doktorlarımız mevcut.

Meslek hayatımın ilk yılları… Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kontak Lens Kliniği’nin başında Güzin Hoca var… Hala ve iyi ki var… Profesör Dr. Güzin İskeleli… Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi Kontak Lens Kliniği’nin başında da Lale Hocam var. Profesör Dr. Lale Bilgin Közer… Çok yeni emekli oldu kendisi… İkisi de işini layığı ile yapan çok kıymetli hocalarımız. İkisine de Allah sağlıklı uzun ömürler versin. Bu yıl Kasım ayı başında İstanbul’da düzenlenen 49. Ulusal Oftalmoloji Kongresi’nde görüşmek ve hasret giderme fırsatı bulduğum için çok mutluyum. İkisi de çok sayıda, kontak lens konusunda uzman, çok kıymetli doktorla yetiştirdiler.

Tabii iki değerli hocamla yakın zamanda muhabbet etme şansım oldu ya; o yıllar, 1990’lı yıllar film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Sırası gelmişken size şunu anlatmadan geçemem; daha önce sert lenslere alışmak zor demiştim ya o konu ile ilgili…

O yıllarda kontak lens mi uygulanacak, gelinir Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göz Kliniği’ne, muayene olunur. Örneğin Pazartesi ve Salı muayene günleri. Çarşamba, Perşembe, Cuma ise uygulama günler. O günlerde sadece uygulama yapılır. O hafta lensini teslim alanlar, üzerinde beyaz çarşaf serili kocaman bir masanın etrafına otururlar, başlarında Nezihe Hemşire, herkesin önünde birer ayna, lens nasıl takılıp çıkartılır, bu öğretilir. Niçin beyaz çarşaf? Lens düşerse kolay görmek için ve lens bozulmasın, kirlenmesin diye.

Birinci gün 1-2 saat lens gözlerinde kalır. İkinci gün süre 3-4 saate çıkar. Üçüncü gün bu süre biraz daha uzar ve böylece kullanıcılar lense adapte olurlar. Öyle lensini teslim alan klinikten çıkıp gidemez. Sert lenslere alışma süreci o kadar uzun yani.

Ayrıca bir de bakımı var bu lenslerin. Hani şu yazının girişinde beni eskilere götüren genç kızımızın bahsettiği konu… O da anlatılacak merak etmeyin.

Şimdi, o yıllarda solüsyon mevzusu da en az bu lens uygulaması kadar enteresan… Lens kullanmak özen istiyor, zaman istiyor, emek istiyor… Bakımı da öyle kolay değil. Çünkü eskilerde, şimdiki gibi her işi gören tek bir solüsyon yok… Solüsyonlar en az 3 aşamalı… Hatta 4 aşamalı olanlar bile var… Nasıl mı? Anlatayım;

Kim akıl ettiyse solüsyon renklerinde trafik ışıklarından ilham almışlar.

Birinci solüsyon. Rengi kırmızı; DUR. Lensi sadece dezenfekte eder. Ama bu solüsyondan sonra lens asla doğrudan göze takılmaz. Yanlışlıkla taktınız diyelim, gözünüz kan çanağına döner. Sonra 10-15 gün değil lens takmak, gördüğünüze şükredersiniz.

Bu kırmızı solüsyonun minimum ve maksimum temas süresi de var mesela… Lens içinde minimum 2 saat, maksimum 3 saat kalabilir gibi. Yani akşam lenslerimi bu solüsyona bırakır yatarım, sabah kalkar diğerini uygularım da yapamazsın. Kırmızı lens solüsyonu içindeki süre şaşmasın diye saat kuranları, zamanı geçmesin diye başında bekleyenleri hatırlıyorum.

İkinci solüsyon. Rengi yeşil; GEÇ. Birinci solüsyonda lens steril oluyor, bu ikinci solüsyonda da steril olmuş lensi çalkalama, üzerine yapışan dezenfeksiyon maddelerini uzaklaştırma ve nemlendirme vazifelerini görüyor. Bu solüsyonun da minimum süresi var; örneğin 2 saat. Lensiniz ikinci solüsyon içinde bu süre kadar durmazsa gözünüz yanma riski var. Neyse ki bu solüsyonda maksimum süre yok; lens bir süre kullanılmayacaksa burada durmasında bir sakınca yok.

Lens kullanıcıları mutlaka her gün bu kırmızı ve yeşil solüsyonları kullanmak zorundalar.

Ayrıca lenslerin tümü hidrojel olduğu için ve hiçbiri kullanılıp atılan türden olmadığı için lens yüzeyine proteinler yapıştığında düzenli temizlemezseniz yandınız. Buzlu camın ardından bakıyormuş gibi bir his…

Çözüm: protein tabletler ve jeller... Her hafta düzenli protein temizliği de ayrıca yapılır. Protein temizliği yapma günü genellikle Cumartesi olur. Ve sıralama sadece bu güne özel değişir. Bu sefer 1. Aşama protein tableti ya da jeliyle bakım, 2. Aşama kırmızı solüsyon, 3. Aşama yeşil solüsyon…

Tabii bu bahsettiğim bakım konvansiyonel yumuşak lensler için…

Bu arada lens bakımıyla ilgili nereden çıkmış, nasıl yayılmış anlayamadığım ve çoğu insana da duyduğunda çok garip gelen bir de şehir efsanesi dillerde dolaşır durur: Sert lens kullanıcıları, “Solüsyon gerekmez, musluk suyu ile yıkarım. Hatta zorda kalırsam ağzıma alırım, tükürüğüm en iyi temizleyici,” derler. Çoğu bu yüzden üretilen sert lens solüsyonlarını kullanmayı uzun zaman reddetti.

Daha sonra çok amaçlı ve tek aşamalı bakım solüsyonlarının çıkışı ülkemizde kontak lens kullanımının gelişiminde büyük bir çığır açtı.

Ama yazımın başındaki o genç kızımız ne bilsin daha önceki kontak lens kullanıcıları ne badirelerden geçti!

“Kolaya çabuk alışılıyor,” derdi rahmetli babaannem... Gerçekten de öyle. Şu anda o yıllarda kontak lens kullanmış olan kişilerin seslerini duyar gibiyim. “Biz bu dünyaya erken gelmişiz.” diyorlar. Haklı değiller mi sizce de?

Son yıllarda üretilen lensler de, solüsyonlar da çok pratik, çok güvenli, çok sağlıklı… Artık iyi görmek çok daha konforlu ve kolay…

Ama o yıllar da çok güzeldi… Her şeye rağmen… Bizi biz yapan yıllara selam olsun…

HÜLYA ŞENYÜZ

OPAK LENS A.Ş.

PAZARLAMA, EĞİTİM VE DENETİM MÜDÜRÜ

- - - -

Yorumlar (3)

Çok güzel bir yazı Hülya... 9 Yıl Önce

Çok güzel bir yazı olmuş Hüşyacığım.Başarılarının devamını dilerim.Sevgilerimle.

Sema ipek. 9 Yıl Önce

Hulya çim zor ve guzel günlerdi. Daha çok 25 yıl bu sektörde olursun insAllah senden çok şeyler öğrendik canım arkadaşım.

Hacı Başer 9 Yıl Önce

Hülya hanım yaxılarınızı ilgiynen takip ediyoruz.İyi Çalışmalar.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.