Halk arasında göz tansiyonu olarak bilinen glokom, dünyada birçok insanı etkileyen ve yaygın olarak görülen bir göz hastalığıdır. Görme sinirine hasar vererek körlüğe neden bile olabilir. Göz, beslenmesini göz içinde bulunan ve gözün bütünlüğünü sağlayan sıvılar aracılığı ile gerçekleştirir. Bu sıvı, siliyer cisim tarafından yapılırken, gözün içerisindeki bazı kanallar yardımıyla dışarı atılır. Göz içindeki sıvının yapımı ile atılma arasındaki dengenin bozulması durumunda göz içinde normalden fazla biriken sıvı basınç oluşturarak göz siniri ve sinir tabakasındaki sinir liflerine zarar verir. Göz sinirine zarar verecek seviyede göz içi basıncına sahip olunmasına göz tansiyonu denir.
Şikâyet Varsa Kalıcı Hasar Olabilir
Göz tansiyonu sinsi bir hastalıktır ve erken dönemde herhangi bir belirti vermez. Hastalık yavaş yavaş ilerlediği için görme alanında ki azalma ve kayıp, hasta tarafından çok çabuk fark edilmez. Erken teşhis hastalığın ilerlemesini durdurabilir fakat bunun içinde düzenli olarak göz muayenesi olunması gerekir. Başlangıçta şikâyete neden olmayan bir hastalık olduğundan ve yıllar içinde yavaş ilerlediğinden göz sinirini harap edebilir. Görme gün geçtikçe azalır. Şikâyetler başlamış ise görme alanında kalıcı hasar yerleşmiştir. Belirtiler genelde gözde ağrı, bulanık görme, kızarıklık, renkli halkalar görme, mide bulantısı ve kusma şeklinde olur.
Körlüğün En Önemli Nedenlerinden
Erken dönemde göz tansiyonu teşhisi için bugün geliştirilmiş çok çeşitli cihazlara sahibiz. Rutin göz muayenesinde dahi gözden kaçabilecek, çok daha başlangıç aşamasında bir göz tansiyonu dahi bazı cihazlar aracılığı ile saptanabilir. Bu nedenle göz tansiyonu vakalarının özelikle artış gösterdiği 50’li yaşlardan itibaren mutlaka göz kontrolü yapılmalıdır. Çünkü göz tansiyonuna bağlı görme kaybı oluştuktan sonra geri döndürülemez. Tüm dünyada körlüklerin ikinci en önemli nedenidir. 40 yaşın üzerindekiler, ailesinde glokom bulunanlar, şekeri, hipertansiyonu, yüksek miyopisi ve damar hastalığı olanlar, uzun süreli kortizon tedavisi alanların risk altında olduğunu unutmamak gerek.
Çözümsüz Değil
Göz tansiyonun tedavisinde hasta, sürekli kontrol altında tutulmak zorundadır. Başlangıç tedavisi göz damlaları aracılığı ile uygulanan medikal tedavidir. Düzenli takiplerle ilaçla kontrol altında tutulabilen hastalar ömür boyu ilaç kullanmak zorundadır. Başlangıçta ilaç tedavisi yeterli olsa da zamanla yeterli hale gelebilir ya da başlangıçta göz tansiyonu ilaçla kontrol altına alınamayacak kadar yüksek olabilir. Bu durumlarda cerrahi yöntemler düşünülmelidir. Göz tansiyonun tarzına ve tipine göre uygulanabilecek lazer tedavileri de mevcuttur. Bu tedaviler kalıcı çözümler sağlayarak hastanın ömür boyu ilaç kullanmasına da engel olabilir. Sonuç olarak göz tansiyonu korkutucu olmakla birlikte çözümsüz değildir. Önemli olan düzenli göz kontrolü yaptırmamız.
Sigaradan Uzak Durun
Göz sağlığı için önerilecek yiyeceklerin başında A vitamini geliyor. Bu nedenle A vitamini deposu olan havuç, ıspanak ve portakalı sıkça tüketmekte fayda var. Göz tansiyonunun gelişiminde beslenme şeklinin ve vitamin eksikliğinin bir rolü olmasa da meyve yemeyi ihmal etmemek gerekiyor. Göz tansiyonu çevresel faktörlerden çok ailesel faktörler ve bir takım göz hastalıklarına ikincil olarak gelişir. Ama dikkat etmeniz gerekenler yok değil. Her şeyden önce B12 vitaminini azalttığından sigara kullanımında uzak durmak gerekiyor. Şeker ve şekerli besinlerden, yağlı yiyeceklerden kaçınmak da büyük önem taşıyor.
Kaynak: sagliktayenilikler.com