Bir gezginin gözünden TOSCANA!…
Bir tablo düşünün… Yeşilin, kahverengi ve sarının her tonunu bulabileceğiniz bir yer. Yemyeşil görüntüsü ile uçsuz bucaksız bir yer düşünün! Minik köyleri, şarap bağları, zeytinlikleri ile makro binaların olmadığı bir yer… Gözlerinizi kapatıp hayaller dünyasına dalıp, doğanın cezbedici görüntüsünü düşünebildiğiniz bir yer… Burası Toskana!
Toskana İtalya'nın merkez bölgesi olup, kuzeyde Emilia-Romagna, kuzey-batıda Liguria, batıda Tiren Denizi, doğuda Umbria ve Marche, güney-batıda Lazio ile sınırdır. Topraklarının üçte ikisi tepelik ve dörtte biri dağlıktır. Geri kalan kısımlar ise Arno Nehri'nin şekillendirdiği vadideki düz ovalardır.
Toskana, İtalya'nın 1934 Anayasası ile kısmi bölgesel özerklik verilmiş 20 bölgesinden birisidir. Toskana’yı yemyeşil vadisi dışında sanatsal yönü ile de keşfedebilirsiniz. Altı Toskana bölgesi UNESCO koruması altındadır: Floransa tarihi merkezi (1982), Siena tarihi merkezi (1995), Pisa Katedrali alanı (1987), San Gimignano tarihi merkezi (1990), Pienza tarihi merkezi (1996) ve Val d'Orcia (2004).
Arezzo; eskiden önemli bir ticaret merkezi olarak bilinen ve dört vadinin birleştiği noktadaki bir tepede yer almaktadır. Orta Çağ için önemli bir yerleşim yeri olarak görülmektedir. Özellikle II. Dünya Savaşı’nda tahrip olmuş fakat tarihe yolculuk yaptıracak kilise, müzelere sahiptir. Arezzo aynı zamanda, Joust of the Saracens adında bir Orta Çağ Festivali’ne de ev sahipliği yapmaktadır. Burada, Orta Çağ tarihini canlandıran bir festival olduğunu düşünüyoruz.
Toskana gibi yüksek bir tepe üzerine kurulmuş, dar sokakları, Orta Çağ Avrupa’sının canlı tanıklarından biri olan Montepulciano! Burada tarihi yerleri gezmeden önce bir kadeh şarap ile “benvenuto” denilerek karşılanabilirsiniz. Çünkü şarapları ile ünlü olan şehrin, en iyi şarabı olan ve asil şarap da denilen Vino Nobile burada üretilir. Pinot Grigio üzümünün İtalya’da yetiştiğini biliyorsak en iyi şarabın bölgesini de böylelikle buluyoruz. 13. yy.’dan kalma şarap mahzenleri, şarap dükkânları, ünlü peynirlerinin de yer aldığı tam da gastronomi kentidir. Bir restoranın vadiye bakan bölümüne oturursanız, kahverengi, yeşil ve sarının her tonunu görebileceğiniz muhteşem bir manzara eşlik eder sofranıza!
Toskana!nın Pienza kasabası,yemyeşil doğası ile küçük bir tepenin üzerine kurulu, zeytin ağaçları, Monte Amiata’ya kadar uzanan çiftlikleri ile doğa harikası bir kasabadır. Öyle ki burası, Franco Zeffirelli’nin Romeo ve Jülyet filmine set olmuştur. Unesco Dünya Mirası listesine alınmış olan Pienza, Papa II. Pius’un aynı zamanda doğum yeridir. Yeniden inşa ettirilen şehir, model bir şehir olarak görülmüş, böylelikle Rönesans döneminin iyi planlanmış şehri olarak kabul edilmiştir.
Yine buraya özgü lezzetler doğasından mıdır bilinmez ama harikuladedir. Peynirleri hem lezzetli hem çeşitlidir. Özellikle; taze Pecorino peyniri, külde terbiye edilmiş mantar ve acı biberleri yörenin kendine özgü tatlarıdır.
Gladyatör filmini bilirsiniz… Russel Crowe’un altın sarısı başak tarlaları arasında yürüyerek, serviler ile bezenmiş tepeler üzerindeki evine yürüdüğü sahneyi hatırlarsanız neresi olduğunu tahmin ettiniz. Evet, Val d’Orcia! 2014 yılında Unesco Dünya Miras listesine giren bölge doğal bir park alanıdır. Burada hangi patika yola dalsanız, harika manzaraları ile sizi ödüllendirir. Alçalıp yükselen tepeleri arasında bir sonraki manzara ne çıkacak diye heyecanlandıran yemyeşil doğası karşında bazen kendinizi hayal dünyasında yaşadığınızı düşündüren, bazen cennete miyim diye hissettiren, bazen karşınıza çıkan gökkuşağı ile renk cümbüşü karşısında heyecanlanıyor, bazen böyle bir doğayı görmenin verdiği haz ile yürüdükçe yürüyorsunuz…
Eğik kulesi ile ünlü Pisa, Toskana’nın kuzeybatısında Arno Nehri kıyısında yer alır. İsmini isim yapan kulesidir. İster kuleyi iterek fotoğraf çektirin, ister düşmesini kurtararak ama bir fotoğraf çektirmeden daha dönenin asla olmadığı bir yerdir.
Toskana’nın kalbinde üç tepe üzerine kurulu Siena. Tarihi merkezi ve II Palio olarak adlandırılan Orta Çağ’dan kalma at yarışlarıyla ziyaretçileri ile tarihçilerin uğrak yeridir. Nakış gibi ince işlemeli yapıları, sizi Orta Çağ dünyasına atan bu şehir görülmeye değerdir.
Toskana bölgesinin başkenti aynı zamanda Rönesans’ında başkenti olan Floransa! Tarihi, sanatsal ve kültürel değerleri ile Orta Çağ müzesi gibidir. Burada önemli bir yapı olan 4.yy’dan kalma büyük kilise Santa Maria yani Flaoransa’nın Doumo’su anlamına gelen kilise, şehrin önemli mimarı Giotto tarafından 1334 yılında yaptırılmıştır. İnşasına ise 1296 yılında başlanmış. 1359 yılında ise kendi tasarladığı çan kiliseye yerleştirilmiş. Yapının planı Latin Haçı biçimdedir. Floransa’da her şeyde ilk olma özelliği olduğu için kubbe öyle bir kondurulmuş ki buranın en yüksek binası haline gelmiş ve hala Santa Maria kilisesinden daha yüksek bina yoktur. Buranın çan kulesi bile kubbesinden 6 m. aşağıda yer almaktadır.
Michelangelo, Dante, Da Vinci’nin kenti, Rönesans’ın da kentidir. Burada önemli diğer bir özelliği ise vaftizhane kapıları ile ünlü olmasıdır. 1285 yılında Dante bile burada vaftiz edilmiştir. Sembolik olarak bakıldığında kilisenin bir dantel gibi işlendiğini görebilirsiniz. Tepesindeki aydınlık feneri ile Floransa’nın silüetini belirleyen en önemli ögelerden biri olduğu gibi Avrupa’nın en önemli katedrallerinden biri ve de Rönesans kentlerinde benzer kubbelerin de ilk örneğidir. Floransa’da önemli yapılardan biri de 1581 yılında eski Floransa Dükü olan Cosimo de Medici tarafından kurulan Galleria degli Uffizi. 13.- 18. yy. ait olan resim ve heykeller kronolojik sıra ile sergilenmekte ve Botticelli, Leonardo da Vinci, Rembrandt, Raffaello, Goya gibi sanatçıların eserlerini görmeniz mümkündür.
Sarayın inşasına Cosimo I de' Medici için 1560 yıllarında Giorgio Vasari tarafından Floransa Sulh yargıçları ofisi olarak başlandı. Bu nedenle Uffizi İtalyanca "ofisler" demektir. Yapıma Giorgio Vasari'nin tasarımlarına göre Alfonso Parigi ve Bernardo Buontalenti tarafından devam edildi ve 1581 yılında sona erdi. 2007 yılı Ağustos ayı başlarında Floransa büyük bir yağmur fırtınasına yakalanmış ve galeri kısmen sel baskınına uğramıştır. Burası bugün, en fazla turist çeken yerlerinden biri konumundadır.
Floransa, Toskana ziyaretinin elbette olmazsa olmazıdır.
Sessiz, dingin bir şehir burası. Bazen düşündüren, bazen sessizliğe büründüren, bazen kaçıp gidilecek bir şehir bazen de tarihin içinde kaybolup orayı yaşadığınız bir şehir…Bir yer düşünün tablo gibi! Siz sadece seyredin… Çünkü insan elleriyle değil, beyniyle resim çizer…
Hala öğreniyorum… Michelangelo
Suat ŞİMŞEK
İlgili Galeriler