"Şimdi işte tam da bu noktada eğri oturup, doğru konuşmanın vaktidir! "
Biz Yabancı Sermaye Derken,
Yanlış Tutumlar
Beklemediğimiz Yerli Kaynaklardan Geliyor!
Doğru Tektir.
Değerli Meslektaşlarım,
Bize okulda matematik dersinde öğrettiler. “İki noktadan yalnız bir doğru geçer,” diye. Tek bir noktayı ele alırsanız, tabii ki sonsuz sayıda doğru olabilir. Ama yaşam ele alınınca, dualite kavramına bağlı doğrularda her zaman ya ikilik, ya ikilem veya ikili denge vardır, o nedenle de hemen her konuda doğru tektir, tartışılabilir bir şey değildir.
Aslında DOĞRU nedir?
Düşünün bakalım; kapitalist sistemde neden her şey mubahmış gibi uygulanıyor? Çünkü nokta tektir: “kapital”. Bu durumda kapitali sağlayan her şey doğru sayılabilir.
Ama hem “kapital”, hem “etik” dediğinizde iş değişir. Hangi konuyu ele alırsanız alın, hem kapital, hem “etik” olsun diyorsanız o konuda her zaman tek doğru var demektir.
- Bu etik, kimi zaman sağlık olur. Hani diyorum ya “mesleğimiz gereği önce sağlık, sonra ticaret” diye; işte burada etik, sağlık olur.
- Bazen de etik, hak olur. Mesela ticarette haksız kazanç söz konusu olduğunda sonsuz doğrudan bahsedemeyiz, bu konunun doğrusu tektir.
Şimdi işte tam da bu noktada eğri oturup, doğru konuşmanın vaktidir! Gerçi ben her zaman doğruları dosdoğru söylerim zaten. Kimse kırılır, gücenir diye susmam pek ama, bu seferki durumda doğruyu söylemek epeyce de bir canımı acıtıyor açıkçası… Ve o kısma daha sonra geleceğim…
Niçin sürekli yabancı sermayeli bazı tedarikçiler hakkında yazıyorum?
Yabancı sermayeli bazı tedarikçiler için sık sık yazıyorum. İşin aslına bakarsanız onlar da yapılarını düzgün kurmuş, Türkiye’de iş yapan, pazar yaratılmasına katkı sağlayan, iş imkanı yaratan ve devlete vergilerini düzenli olarak veren kuruluşlar. Ülkeler arası kurumsal bir yapıda oldukları için zaten yasalara uyarak hareket ediyorlar. Ama gelin görün ki küresel yapıları ve finansal güçlerini kullanarak, girdikleri her ülkenin sektörler bazında kendine has yerel yapılarını zaman içinde değiştiriyorlar.
Başlangıçta kurallara ve yasalara uyuyorlar, ama sonra lobi yapmak suretiyle hepsini kendi küresel ihtiyaçlarına uygun olarak değiştiriyorlar. Bunu bir yatırım olarak görüyorlar.
Sayalım tek tek:
- Türkiye’de kontak lensin internette online satışı yasal değildir. Hiçbir yabancı zincir mağaza bu yasayı bozup hazır sistemini devreye almaz. Ama yabancı tedarikçiler online satıcılara ürün temininde bulunmasa bitecek olan bu problem asla bitmez. Çünkü bu yolun kapanması işlerine gelmez. Zaman içinde bu yol korsan olarak devam ederken, arka taraftan lobiler yapılarak sistemin değiştirilmesi beklenir. Bu bekleme sürecinde de kitabına uydurarak koruyucu gözlük adı altında internetten satış yapıp haksız kazanç elde ederler.
- Tıbbi cihaz yönetmeliğine göre doktor reçetesi ile gözlük camı markasına yönlendirme yapmak yasal değildir. Hem Tıbbi Deontolojiye aykırıdır, hem de haksız rekabete yol açar. Ancak cezai yaptırımları tam olarak belirlenmediği için bazı firmalar bu boşluktan faydalanmaktadırlar. (Eskiden yabancı sermayeliler diyordum ama yazının ilerleyen noktalarında “yabancı” olmayanların da beklenmeyen tutumlarından bahsedeceğim.)
- Tabii bir de çok özel bir durum var. Dünya devi bir tedarikçi firmanın perakendede kendi müşterilerine rakip olmasından kaynaklanan traji-komik durum… Gidip ürün temin ettiğiniz tedarikçiniz, sizin rakibiniz aynı zamanda. Başka sektörde örneği var mıdır bilmiyorum ama her düşündüğümde “finansal yaptırım gücünün” etkisi karşısında herkes gibi şaşkınlıkla bakakalıyorum.
Ya şimdi de bazı yerli sermayeli üreticiler aynı yollara saparsa?
Hal böyleyken beni daha da şaşkınlığa düşüren duyumlar artmaya başladı.
Birçok yazımda görmüşsünüzdür. “Yabancı sermayeli firmalardan bazıları haksız rekabet yaratıyor, bizden almak durumunda değilsiniz, ama birlik beraberlik tesis etmek için yerli üreticilerden alınız, size rakip olmayacak tedarikçi ve üreticileri seçiniz,” diye özellikle belirtiyorum. Çünkü yerli firmalarla aynı tarafta olduğumuzu düşünüyorum.
Duyumları aldığımız firma da özellikle bizimle aynı görüşte olduğuna güvendiğimiz bir firmaydı. Yerli ve milli olarak iş üreten, aynı ilkeleri paylaştığımız, iki üç nesildir optik sektöründe iş yapan ve hatta bu gözlük camı ve çerçeve üreticisi dünya devi firma perakende işine girince ilk harekete geçen firmalardan biriydi. O dönemde biz de kendisini desteklemiştik. Ve birçok bağımsız optiğe de herhangi bir sebeple bizimle çalışmak istemiyorlarsa onlarla çalışabileceklerini belirterek defalarca bu firmayı adres göstermiştik.
- Doktor reçetesiyle gözlük camı markasına yönlendirme yapmak yasal değildir. Maalesef ki bu yasa dışı uygulamanın tedarikçi firmaya cezai yaptırımı yok.
- İyi de; cezası yok diye yanlış olan bir şeyi yapmak doğru mu?
- Böyle yapınca yasalara uyanların hakkı yenmiyor mu?
- Kanunda cezasının olmaması bizleri keyfi davranma konusunda özgür mü bırakır yani?
- Bu, kul hakkı yemeye girmez mi sizce?
- Öte yandan başka bir haksız uygulama ile daha karşılaşmaya başladık. Yabancı sermayeli firmaların sektörümüze eleman yetiştirmek yerine, yetiştirilmiş elemanlarımıza göz dikmelerinden senelerdir çok sıkıntı çekeriz. Ama bunu yapan yerli sermayeli bir firma hiç olmamıştı. Tabii ki herkesin istediği yerde çalışma özgürlüğü var. Çalışanlar da kendilerine göre kariyer planlaması yapıyorlar. Ancak sektörün sayısı belli tedarikçi ve üretici firması var. Böyle kısıtlı bir alanda bir eleman işinden memnun değilse, ya da iş değiştirmek istiyorsa gidip rakip firmaya başvurabilir. Ama bu durumda da iş etiği açısından yönetici kadronun bir icazet alması durumu vardır. Bizden 1 yıl önce ayrılmış bir yöneticiyi işe alırken bile beni şahsen arayıp usulünce söyleyen meslektaşım da vardır. Bunlar yazılı olmayan kurallardır. Ama uygulamada fark yaratır. Bir firma için her şey bireysel kazanç değildir, “fair play” adabına göre davranmak sektör olarak kalkınmamızı sağlar. Tutup da hususi olarak yıllardır yetiştirilmiş bir çalışana iş teklif ederek birilerini yerinden çekip almak hazıra konmaktır. Bu yazıyı okurken sizler de bir empati yapın ve mağazanızda hiçbir şey bilmeden işe aldığınız, işi öğrettiğiniz bir kişiyi rakip bir optik, piyasa şartlarının çok üzerinde teklifte bulunarak transfer ettiğinde ne hissedersiniz? Ayrıca şunu da söyleyeyim ki biz bu taktiğin istesek çok daha güzelini yaparız ama emeğe saygı duyuyoruz. Bunları duydukça çok üzülüyorum.
Neden üzülüyorum? Neden içimi acıtıyor bu davranışlar? Çünkü yabancı sermayeli firmaların dürtüsünü anlıyorum. Onların iş yapış biçimleri böyle. Tek nokta “kapital”, dolayısıyla doğru-yanlış diye bir düşünce yok. “Yaptım, oldu” var. Kurallara uyarken, altını kazıp zaman içinde kuralları kendi kalıbına uydurmak var.
Ama “ben yerli ve milliyim, sektörümüzü geliştirmeyi hedefliyorum,” diye bayrak elde koşanların, haksızlık karşısında Rekabet Kurumu’na dava açıp, sonra da aynı haksızlığı kendisi bir başkasına yapanların, hatta optiklere bazı platformlarda meslek etiğinden bahsedip vaaz verenlerin, kapitalist yabancı sermayeli firmalar gibi davranması beni hüsrana uğratıyor.
Böyle bir firma, sektöre örnek teşkil etmesi gerekirken, belli değerlerden bahsederken bu yanlışları yaparsa bağımsız optikler neye güvenecek ki? Sektörce değer erozyonuna uğramaz mıyız?
Beni bilen bilir, “yiğidi öldür, hakkını ver” düsturuna sahip biriyim. Bakınız, mesela aynı firmanın aldığı yeni yabancı marka distribütörlüğünü eleştirenler de var. Ancak açıkçası ben burada bir sorun görmüyorum. Tam tersine yabancı iyi bir markayı, bir Türk firmasının üretmesi bana gurur verici, sektörümüze katkı sağlayacak bir imaj olarak görünüyor. Demem o ki derdim rakip firmaları karalamak değil. Tam tersine yerli ve milli firmaların gelişmesini sektörümüz için artı bir puan olarak görüyorum. Ama bu nitelikteki firmaların değerlerimizden ve ticaret-etik doğrusundan saptıkları noktaları da görünce bir yozlaşmanın başlamasından endişe duyuyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Sektör olarak kalkınmamız ve ilerlememiz için özellikle yerli ve milli firmalar olarak dikkatli olmamız, değerlerimizi ön planda tutarak, adil rekabet ortamı içinde çalışmamız esastır.
Umarım bu yazdıklarım tüm konularımıza “değerlerimiz” penceresinden bakmayı hiç bırakmamamız gerektiğini hatırlatmış olur. Bu vesile ile yaklaşmakta olan Ramazan Bayramınızı en içten dileklerimle kutlar, iyi çalışmalar dilerim.
Kalın sağlıcakla,
H. Erol Harbi
Yönetim Kurulu Başkanı
Opak Lens
Akay Optik
Cihan Medikal
Optik Gazete
Harbi Optik
İlgili Galeriler