Tarih, fark etmediğimiz ve bilmediğimiz bağlantılar çıkarır karşımıza. Her bir olay, hiç tahmin edemeyeceğimiz yenilerini doğurur çoğu zaman. İtalya’nın en meşhur kahvesi Cappuccino mesela.
Osmanlı devleti olmasaydı belki de daha çok uzun yıllar ortaya çıkabilecek bir içecek olmayacaktı. Fakat bunun bilinmesi de bu yazıyı okumadan pek mümkün olmayacaktır.
Osmanlı’nın içinde ukde olarak kalmış fakat alınmasının bir türlü kısmet olmadığı bir şehir vardır, Viyana!
1683 II. Viyana kuşatması sırasında geri çekilme kararı alan Osmanlı devleti, Viyana sınırlarını terk ederken geride birçok eşya ve yiyecek bırakmıştı. Bıraktıklarından biri de büyük çuvallardaki kahve çekirdekleri idi. Osmanlı’nın iyice çekildiğinden emin olduktan sonra, surlar içerisinde günlerce aç kalmış olan insanlar, Osmanlı’nın geride bıraktıklarını incelemeye başlamış ve kahve çekirdekleriyle karşılaşmışlardı. Karşılaştıkları kahveyi yemeyi denediklerinde, acı bir tatla karşılaşınca da, kahvenin bir gıda maddesi olmadığı kanısına varıp, onları yakıp yok etmeye karar vermişlerdi. Viyanalılar da kahveyi yaktıkları zaman, surlar içerisindeki ‘Kapuçin’ cemaatine bağlı keşişler bu kokuyu duyup, yakılan kahvelerin yanına gelmişlerdir.
Bu arada Kapuçin cemaatinden bahsetmekte yarar var. Kapuçin cemaati, Sicilya’da manastırları bulunan oldukça koyu bir cemaattir ki biz onları, ölüleri mumyalanmaları ile biliriz. 1000’e yakın insanı mumyalayıp bugüne kadar gelmelerini sağlamışlardır. Şu an Sicilya’nın en önemli uğrak noktalarından biri olan Kapuçin Manastırı ziyarete açıktır. Kapuçinler, Fransisken tarikatının bağımsız bir kolu olan Fratres Minores Capucionurum’un üyeleridir.
1525’ten sonra kurulan Kapuçin tarikatının keşişleri kahve renkli kıyafetler giyiyorlardı ve bu kıyafetlerin kapüşonları vardı. Giydikleri kapüşonlar, “Capuchin” olarak adlandırılıyordu. Cappuccino’nun rengi bu kapüşonlara benzediği için capuchin’den esinlenerek Cappuccino adı ortaya çıkmıştır.
Ayrıca Türkçe’de kullandığımız kapüşon kelimesi de cappuccino’yla aynı kökten gelmektedir. Cappuchin kelimesi “dış giysi” anlamına gelen Latince “cappa” kelimesinden türemiştir. Her neyse tekrar konumuza dönersek; İtalya’da daha önce kahve gördükleri için kahvenin kokusundan onu tanıyan Kapuçinli keşişler onları yakmamaları gerektiğini, kahvenin ezildikten sonra su ile kaynatılarak içildiğini Viyanalılar’a öğretmiştir. Fakat su-kahve oranının nasıl olması gerektiğini bilmediklerinden, kahveyi büyük kazanlara bol miktar atarak suda kaynatmışlar ve güzel bir tat elde edememişlerdir. Aynı zamanda, o zamanlarda sudan kapılan mikrop kapmak çok yaygın olduğundan, veba riskine karşı su çok fazla tüketilen bir içecekte değildi. Bu sebeple, Kapuçin cemaatinin de yardımıyla kahve, süt ile karıştırılarak içilmeye başlanmış ve bugüne kadar gelen Cappuccino bu şekilde ortaya çıkmıştır. Avusturyalıların Kapuçin ismini verdikleri fakat kahvenin İtalya’ya yayılması ve İtalya’da her ismin sesli harfle bitme kuralı ile birlikte bugün hemen her kafede ismine rastladığımız Cappuccino halini almıştır. Fakat Avusturya’da ismi, Kapuziner haliyle karşımıza çıkmaktadır. Kısacası, II. Viyana kuşatmasında Osmanlı’nın geri çekilmesi, bir şekilde kahve kültürüne vazgeçilmez bir armağan bırakmıştır.
Suat Şimşek
Avukat
İlgili Galeriler