"Bunların neden bu karalamaları, iftiraları ve kampanyaları yaptıklarına geçmeden önce..."
Bazı dernek yöneticileri tarafından son zamanlarda şahsım ve firmamız hakkında (Opak Lens) karalama ve iftira kampanyaları başlatılmıştır.
Bunların neden bu karalamaları, iftiraları ve kampanyaları yaptıklarına geçmeden önce 40 yılı aşkın süredir bu sektörün içinde olan biri olarak son 14 yılda neler yaptığımı kısaca detaylara girmeden sizlere anlatmak istiyorum.
2004 yılında sevgili dostum Turgay Çoşkun ile Cihan Medikal ’i kurduk. Cihan Medikal, içinde Türk Patent Enstitüsü tarafından tescilli markalarımızın da bulunduğu, yüzde yüz yerli sermayeli bir şirkettir.
Tescilli bu ürünlerimizi kontak lens gurubunda daha önceden incelediğimiz Güney Kore’nin en büyük lens üreticilerinden olan bir fabrikada yaptırmaya başladık ve bugüne kadar da sorunsuz bir şekilde ticaretimizi geliştirdik.
Kontak lens solüsyonlarımızı da kalitesine güvendiğimiz ve yine tescilli olan markamız ile İspanya, İtalya ve Hollanda’daki fabrikalarda ürettirdik.
Gelişen teknolojiyi ve yeni nesil lensleri de takip ederek ürün portföyümüzü genişleterek yolumuza devam ettik. Bunları yaparken kolay yolu seçip direkt onların markalarını Türkiye’ye getirip hazır reklam ve promosyon gücünü kullanıp işimize bakabilirdik. Biz kendimize ait bir marka olmasını isterken, bir gün gelip bunları Türkiye’de kendimizin üretmesinin hayalini kuruyorduk. Ve şunu söyleyebilirim ki o günlere çok yakınız dostlarım. Bize ait olan markaları da hiçbir zaman yasa dışı olan internetten online satış yapan yerlere vermedik. Hatta çeşitli yollar ile bu ürünleri alan ve internette pazarlamaya çalışan optisyenlik müesseselerini de uyardık ve ürünlerimize sahip çıktık. Çünkü biz başından beri internetin sağlık alanında kontrol edilebilen bir ticaret alanı olamayacağını savunuyorduk. Sağlık Bakanlığımızda zaten bu durumu önemseyip internet satışlarını yasaklamıştır.
2005 yılına geldiğimizde internet ve yabancı zincir mağazalarının çoğalması ve sektörün bu bölümde dikey büyümesi bizi bir dağıtım ve lojistik firması kurmaya yöneltti. Hepinizin çok iyi bildiği gibi ticarette bir ürün alırken kazanılır. Kontak lens üreticisi global firmalar, siz bir tane lens aldığınız zaman farklı, 100 tane aldığınız zaman farklı, 100000 tane aldığınız zaman farklı fiyatlar uygular. Bizim Opak Lens Deposunu kurmaktaki ilk hedefimiz aradaki bu fiyat farkını minimuma indirmek ve küçük yerli işletmelerin rekabet gücünü arttırmaktı.
Ve bu bakış açısıyla Opak Lens’i kurduk. İlk önce tüm lens üretimi yapan global firmalar ile yıllık anlaşma yaparak uygun fiyata ürünleri mal edip yerli optiklerimizin rekabet gücünü arttırdık. Daha sonra çeşitli büyük şehirlerde depolar kurduk, teslimat hızını arttırdık. Astigmatlı kontak lenslerin her şubede stoğunu yaptık ki, bu ne yabancı zincir mağazaların hemen teslim edebileceği bir şey, ne de internetten online satış yapan yasadışı firmaların. Türkiye genelindeki gözlükçülere kontak lensi anlatarak ve onlara daha hızlı teslimat yaparak internet ve yabancı zincir mağazalar ile rekabet edebilecekleri bir ortam yaratmayı hedefledik. 90’lı yıllarda ancak bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda optik mağazanın sattığı kontak lenslerin bugün Türkiye’deki tüm optik mağazalar tarafından satılmasına da vesile olduk.
Aynı zamanda da yasa dışı olan internet satışlarına karşı Ankara’da Bakanlığımızı bilgilendirmek ve dünyadaki bu satış sonrası yaşanan vahim olayları Bakanlık çalışanlarına anlatabilmek için ciddi mesai harcadım. İlk zamanlar bana kuşku ile bakan Sağlık Bakanlığı yetkilileri daha sonra bunun toplum sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu anladılar ve mücadelemde, beni yalnız bırakmadılar. Bu arada da yasa dışı satış yapan internet firmaları da belden aşağı birçok şikayet yapıp bizleri devamlı taciz ettiler. Biz baştan beri yasaların emrettiği tüm kurallara uyduğumuz için bir problem yaşamadık, yaşamayız da.
İşimize yatırımlarımız devam ederken, sivil toplum kuruluşlarına da hiçbir karşılık gözetmeden maddi manevi her türlü desteği verdim bazılarına da hala vermeye devam ediyorum. Opak Lens olarak her sene ülkemizin farklı illerinde bazı sponsor firmalar ile birlikte sektörel toplantılar düzenlemekteyiz. Bu toplantılara sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini de davet ederek hep birlik beraberlik mesajları vermeye çalıştık. Üniversitelerin optisyenlik bölümü öğrencilerine mezun olduklarında mensubu olacakları sektörü tanımaları için okullarında eğitimler düzenledik ve yanımıza da bu sektör temsilcilerini de götürdük. Ben zaten tüm Türkiye’de dağıtım ve depo alanında rakipsiz bir sistem kurmuştum, bu derneklere maddi manevi hiçbir zaman ihtiyacım olmadı. Onları şahsi ya da şirket menfaatleri için kullanmadım. Ama onların bizim gibi güçlü bir firmadan yararlanmalarını istedim ki sektörümüz yabancı sermayenin eline geçmesin.
Bazı derneklerde görev yapan kişilerden ve bu işi para kazanmak olarak gören zihniyetten de zaman içinde uzak durdum. Eskiden kurtuluş savaşları topla tüfekle verilirdi. Ama günümüzde bilimle teknolojiyle üretkenlikle veriliyor bu savaşlar. Ben her yerde her alanda yerli ve milli olan firmalara destek verin diyorum. Kendi firmamı da bu işin içine katıyorum. Biz 14 sene boyunca buradan kazandığımız parayla mal mülk sahibi olmadık. Kazandığımızı önce çalışanlarımızla paylaştık sonra da şirketimizi büyüttük. Hatta yabancı sermaye bizi satın almak istediğinde de miktarı bile sormadan ret ettik. Günümüz Türkiye’sinde maalesef tüm alanlarda olduğu gibi optik sektöründe de ekonomik olarak yabancı sermaye bizim gibi yerli ve milli firmaları ele geçirmeye çalışıyor. Şu an 5000’in üzerindeki yerli ve milli optisyenlik müessesesi tehdit altındadır. Biz tehdit altındayız, ben sizler direndiğiniz ve bizden desteğinizi esirgemediğimiz sürece bu savaşı vermeye hazırım. Eskiden yüzde yüz yerli ve milli olan firmalar gibi şirketimi yabancı sermayeye satıp edindiğim maddi birikimleri perakende mağaza açarak değerlendirmeyi de düşünmüyorum. Eskiden kalan 4-5 tane optik mağazanın dışında bu kısmı ilerletmek bana etik gelmiyor.
Ben dersime iyi çalıştım. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri iyi takip ettim, sonuçta da çok iyi bildiğim sektörümdeki bir boşluğu tamamladım. Şimdi geldiğim noktada maalesef yabancı sermayeli dünya devleri buradaki bazı sivil toplum kuruluşlarını satın alarak üzerime saldırtıyor. Ben evvelAllah hepsiyle mücadele ederim. Yeter ki sizler kimlerin markalarını besliyorsunuz bunun farkına varın. Bir gözlükçünün en büyük silahı markasız ürünlerdir. Sizler kaliteyi zaten biliyorsunuz. Satarken ve alırken tamamen reklamlarla beslenmiş uyduruk gözlükler ve camlarla, hatta lenslerle paramızı ve işimizi kaybetmeyelim. Siz bu markaları beslediğiniz sürece bu firmalar daha da güçlenecek ve bir gün gelecek kendi markalarını satan yerleri kendileri açacaklar. Tarihte örnekleri var.
Evet, ben mücadeleye kontak lens ile başladım gözlük camı ile devam ediyorum. Hedefim, ileriki günlerde de inşallah bu ürünleri Türkiye’de üretip yurtdışına satabilecek bir firma olmak.
Bazı çevreler diyorlarmış ki, “Erol Harbi’nin neresi yerli ve milli?” Açıklayayım o zaman. Pek çok ülkenin yaptığı gibi tescili bize ait olan markamız ile şimdilik yurtdışında ürettirdiğimiz birçok ürünümüzü var ve Arap ülkelerine, Avrupa’nın bazı ülkelerine ve Türki Cumhuriyetlere ihraç etmekteyiz. Bu sayede ülkemize döviz girişi sağlamakta ve dış ticaret açığını kapatmakta faydalı olmaktayız. İleride hedeflerimiz doğrultusunda bu ürünleri de burada üretirsek çok daha güzel günler bizi bekliyor olacak.
Umarım benim hiçbir yabancı sermaye ile ortaklığım olmadığını anlamak istemeyenlere bu yazımla anlatmayı başarabilmişimdir.
Burada ayrıca eklemek isterim ki, bir yandan işimizi geliştirmek için çaba harcarken, bir yandan da sektörümüzün yerel bağımsız optisyenlik müesseseler tarafında yatay olarak büyümesini ve gelişmesini sağlamak üzere birçok değişik çalışma yürüttük. Bunu sağlamak için hiçbir maddi karşılığı olmayan, tamamen sektörümüzün gelişimine katkı sunmaya çalışan OPTİK GAZETE’yi kurduk. İnternet ten haber yapan bu sitemizde çeşitli yarışmalar ve ödüller ile yerli ve milli optik mağazalara katkılar sağladık.
Sektörümüz ile ilgili basında ve görsel medyada çeşitli kamu spotları ve haberler yayınlattık.
Geçtiğimiz günlerde, hepinizin bildiği üzere İstanbul’dan Ankara’ya yürüyerek bir farkındalık yaratmaya çalıştım. Yasal olmayan internet satışlarına dikkat çekmek için çıktığım bu yolculuk beni bambaşka bir noktaya götürdü. Bazı konularda görmekten kaçındığım kişilere ve konumlarına konduramadığım gerçekleri görmemde yardımcı oldu.
Kimler destekledi? Tabii ki mesleğine gerçekten sahip çıkıp, değer verenler.
Diğerleri ne yaptı? Karaladı, yerden yere vurdu ve daha da fazla yabancı sermayeye sarıldı.
Yakın bir zamanda 54 yaşına giriyorum. Çocuklarımızın geleceği için bu farkındalığı birinin yapması gerekiyordu ve ses getirdiğine de inanıyorum.
Dernekler neredeydi? Üstlerinin korkusuyla gizli gizli arayıp destek olduğunu söyleyenler mi ararsın, tehdit edenler mi ararsın, yürüyüşümün koca bir yalan olduğunu söyleyenler mi dersin. Hepsine hem gülüyorum hem acıyorum. Kendilerini savunmaları da şu: dernekler birlik aşamasındayken bu yürüyüş zararlıymış. Benim şahsi görüşüme göre yürüyüşün tam zamanıydı. Düşünsenize, bu kişilerin oda yönetiminde olduğunu. Ben düşünmek dahi istemiyorum. Yarınlarımıza sahip çıkmak istiyorsak bu kişilerin gerçek yüzlerini görmeli, sektörümüze verdikleri zararları biraz araştırmalı ve doğru kişileri seçmek için seçimlerde oy kullanmayı da ihmal etmemeliyiz.
Sevgi ve saygılarımla.
EROL HARBİ
İlgili Galeriler