"Bu kadar çok sayıda optisyen kimin işine yarayacak?"
Yazı Dizisi:
Opak Lens Yönetim Kurulu Başkanı
Erol Harbi'nin Kaleminden
"Sektöre Bakış, Sektöre Sesleniş"
Bölüm 6: Optisyen Enflasyonu
Bölüm 1: Değişen Dünya
Bölüm 2: Optometri Nedir, Ne Değildir?
Bölüm 3: Ortak Akılla Bütünsel Faydayı Üretmek
Bölüm 4: Yasa Dışı Yaralarımız
Bölüm 5: Sağlık'lı Reklam ve Tanıtım
Saygıdeğer Optik Gazete Okuyucuları,
Geçtiğimiz hafta Mido (İtalya) Fuarı ziyaretimde, aramızda Türkçe konuştuğumuzu duyan bir genç yanımıza yaklaşıp, "Siz Türk müsünüz?" diye sordu. Son derece medeni bir şekilde kendisini tanıttı. Optisyenlik öğrencisi olduğunu, birkaç sınıf arkadaşıyla Hollanda'dan fuarı gezmeye geldiklerini söyledi. Tam da bu yazım için araştırma yaptığım günlerde karşıma çıkması hoş bir tesadüf oldu. Ben onun eğitimiyle ilgili bilgi alırken, o da bana Türkiye'deki sistem hakkında sorular sordu.
Bu gençlerin, Hollanda'dan İtalya'daki fuara gelip gezebilmelerinin ne kadar güzel bir fırsat olduğunu düşünüp, keşke bizim okullarımızdan da öğrenciler buralara gelseler, gezip öğrenebilseler..." diye hayal ettim.
Gelin görün ki bunun, adı üzerinde hayal olduğunda, mevcut durumun yani gerçeklerimizin, hiç de böyle olmadığında siz değerli camiamızla hem fikir olduğumuz kanaatindeyim. Bırakın yurtdışı fuarları ziyaret edip yenilikleri takip etmeyi, bizim öğrencilerimiz maalesef daha laboratuvarları olmayan ya da iki tane cihazın bulunduğu dersliklere laboratuvar denilen üniversitelerde optisyenlik öğrenimi görüyorlar.
*****
Bugün Türkiye'de üniversitelerin ön lisans öğretimi kapsamında optisyenlik programı yürütülen 37 ayrı kurum bulunmaktadır. Opak Lens olarak biz, üniversite öğretim üyeleri ve öğrencileriyle, çeşitli nedenlerle, sürekli bir aradayız.
Optisyenlik eğitiminin müfredatını geliştirerek imkanlarını hep daha ileriye götürmek için çalışan öğretim üyelerinin yer aldığı Eğitim Şura Toplantılarına zaman zaman sponsorluk desteği veriyoruz. Üniversitelerle birebir çalışmalar yaparak öğrencilere kontak lens hakkında eğitim seminerleri düzenliyoruz.
Bunun dışında, Optik Gazete olarak, sadece üniversite öğrencilerine yönelik, bu sene onların da aktif katılım sağladığı, video yarışmaları düzenliyoruz. Bu yarışmalarda, onların geleceğine katkı sunacak mesleki cihazları ödül olarak veriyoruz. Bu yıl uzak şehirlerdeki öğrencilerimizi, Silmo/İstanbul Optik Fuarı'na getirsinler diye, kurumlarla buluşturduk. Ayrıca, öğrenci yazılarını gazetemizde yayınlamaya da halen devam etmekteyiz.
Bu çalışmalar kapsamında, öğrenci ve öğretim üyeleriyle sürekli bir bağlantı içinde olma fırsatımız var. Onların yanındayız, onların sıkıntılarını yakından görüyor, mesleki planlamalarında onlara elimizden geldiğince yol göstermeye gayret ediyoruz.
*****
Bu noktada, öncelikle sizlere bir soru sormak isterim! Sizlerden ricam, aşağıda bu sorunun cevabına bakmadan gözünüzü kapatıp bir tahminde bulunmanızdır. Sonra cevabınızı, bizim cevabımızla karşılaştırın bakalım ne kadar yakın tahminde bulunmuş olacaksınız?
Optisyenlik programı olan 37 kurumdan kaç tanesi, laboratuvarlarıyla öğrencilerine yeterli pratik yapma imkanı sağlayacak niteliktedir?
Cevabını tersten vereyim.
Bu kurumlardan 6 tanesinin laboratuvarı zaten hiç yok! 13 tanesinin laboratuvarı ise vasatın altında bir niteliğe sahiptir. Geriye kalan 18 tanenin 9'u vasat olarak nitelendirebileceğimiz ve sadece birkaç manuel cihazı bulunan mini atölyeler şeklindedir.
Uzun lafın kısası, bu 37 kurumun sadece 9'unun laboratuvarı, öğrencilerine yeterli pratik imkanı sağlayacak niteliktedir.
Bu aşamada hemen eklemeliyim ki, bir elin parmaklarından az sayıda olsa da bazı üniversitelerimizin laboratuvarları da gerçekten son derece iyi yapılanmış olup; insanın öğrenci olma hissini kamçılar niteliktedir.
*****
Bu noktada dikkatlerinizi iki ayrı noktaya çekmek istiyorum:
Birincisi, optisyenlik programı öğrencileri arasında aldıkları eğitimin niteliği açısından ciddi farklar bulunmaktadır. Bu durum zaten ülkemizin her meslekteki kanayan yarasıdır. Bu yüzden işe girişlerde ve personel tercihlerinde belirli okulların mezunlarının şansı daha yüksek olması, belirli bir kısmın da zorluk çekecek olması kaçınılmazdır!
İkinci nokta ise niceliktir. Ortada sayısal bir çelişki bulunmaktadır. Yeterli eğitim seviyesine gelmeden açılan ve sayısı hızla artan bu kurumların mezun ettiği ve edeceği öğrencilerin gelecekte iş bulma konuları da ayrı bir sorun haline gelecektir.
*****
Geçen yıl bir üniversite seminerinde, Türkiye Optik ve Optometrik Meslekler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Ramazan Özmutlu'nun yaptığı bir sunum beni çok etkilemişti. Kendisinin, "4 yıl sonra ülkemizde kaç optisyen olacak?" sorusunun cevabını kendime verdiğimde ve gerçek sayıları gördüğümde konunun vehametini daha ciddi bir şekilde hissetmiştim.
Geriye doğru kısaca bir bakıp, bu okullardan mezun olan kardeşlerimizin sayılarının hızla artmasının, gelecekte doğurabileceği sorunları burada sizlerle birlikte bir daha gözden geçirmek istiyorum.
1941 yılında yürürlüğe giren 3958 sayılı "Fenni Gözlükçülük Hakkında Kanun" kapsamında Sağlık Bakanlığı tarafından 1941, 1951, 1975 ve 1992 yıllarında düzenlenen 4 aylık kurslar ile yetiştirilen meslek mensuplarına "Fenni Gözlükçü Ruhsatnamesi" verildi. Bu kapsamda 1992 yıllarında sektörümüzde 2500 civarı gözlükçü bulunmaktaydı.1992 yılından sonra 6 üniversitemizde optisyenlik programlarının açılmasıyla mesleğimizin akademik eğitim dönemi başlamış oldu.
2004 yılında yürürlüğe giren 5193 sayılı "Optisyenlik Hakkında Kanun" akademik programlardan mezun olan optisyenlerin, müesseselerde çalışma ve işyeri açma hakkına sahip olmalarını sağladı. Ve bu kanunda yer alan Geçici 3 madde ile ruhsatnamesi olmayıp, mesleğini devam ettirmek isteyenlere son bir hak tanınarak Sağlık Bakanlığı tarafından 6 aylık kurslar düzenlendi. Bu kapsamda 1300 meslek mensubu daha ruhsatname sahibi olmaya hak kazanmış oldu.
2011 yılından itibaren 5 üniversitede daha optisyenlik programı devreye alındı. 2013-2014 eğitim öğretim yılında optisyenlik programı başlatan yeni üniversite sayısı tam 19'du. 2013-2014 öğretim yılında 16'sı devlet ve 14'ü vakıf olmak üzere, üniversitelerimizin sayısı 30'a yükseldi ve yine hızlı bir büyüme ile bu yıl 37'ye çıktı.
Geçen yıl Sayın Ramazan Özmutlu'nun verdiği sayıları not etmiştim. Kendisi yaptığı hesaplamayı paylaşarak, 2018 yılında 12000 optisyenimizin olacağını bildirmişti. Dikkatinizi çekerim; bu sayının içinde, bu yıl açılan 7 yeni programın vereceği mezunlar bulunmamaktadır!
1941 yılından bu yana 7000 optisyen ve gözlükçümüz var iken, çok değil bundan 3 yıl sonra sayımız en az 12000 olacak!
Hem nitelik, hem nicelik açısından mesleğimizi tehdit eden bu istikrarsız büyüme üzerinde çok dikkatli düşünmeliyiz.
*****
Akıllara gelen başka bir soru daha: Bu kadar çok sayıda optisyen kimin işine yarayacak?
Optisyenlik programı öğrencisi genç meslektaşlarımız yakın gelecekte kendi mağazalarını açmayı hayal ederlerken; Yabancı orijinli grupların Türkiye'de açacakları zincir mağazalara daha çok eleman yetişmesi için bu bölümlerin sayılarını arttırmaya uğraş verildiğinin farkında bile değiller. Kaldı ki yazımın başında üniversitelerde yeterli laboratuvar olmadığını söyledim ama, yabancı zincir mağazalarda da bu durum daha farklı değil...
Biliyoruz ki, yabancı zincir mağazaların her mağazasında camı çerçeveye monte edecek yeterlilikte cihaz bulunmamaktadır. Çünkü yabancı zincir mağazalar bir butik mağazada bulunması gereken bütün cihazları bünyesinde bulundurmak ve monte hizmetini mağazada sunmak yerine, alınan gözlük siparişlerini merkezdeki laboratuvara göndermek suretiyle gerçekleştirmektedir.
Uzun lafın kısası; 30 mağazası olan bir yabancı zincir mağaza, sadece 5 cihazı merkezinde bulundurarak, diğer mağazaların gözlük yapımına merkezden hizmet verebilmektedir.
Böylece herhangi bir butik mağazanın, bir optik müessesede bulunması gereken bütün donanımı bünyesinde bulundurmak suretiyle, oransal olarak yabancı zincir mağazalardan daha fazla yatırım yaptığı ortadadır. Durum böyle olunca, her mağazasında gözlük montajı yapılmadığı için, optisyenin gözlük yapımı konusundaki yeterliliğinin yabancı zincir mağaza nezdinde çok da önemli olmayacağı gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır!
Buradan çıkan asıl sonuç ise şudur: Yabancı zincir mağazalar optisyen eğitiminde, kalifiye optisyen yetişmesinden ziyade, ne kadar çok sayıda optisyen unvanına sahip kişinin diploma sahibi olduğuyla ilgilenmektedir!
Neden çok sayıda? Böylelikle eleman sirkülasyonu konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmama olasılığı son derece yüksek olacaktır.
Önceki yazılarımda tüm sorumlulukların mesul müdürün üzerinde olmasının mağazalara sağladığı avantajlardan bahsetmiştim. Optik müesseselerin resmi sahibinin yasa dışı uygulamalarının veya hatalarının cezalarını mesul müdürler çekmektedir.
Hızla çoğalan optisyen sayısı, yakın gelecekte optisyen enflasyonuna ve işsizlik sorununun doğmasına neden olacağı gibi, çalışanların emeğinin değerinin düşmesine yol açması da kuvvetle muhtemeldir. Aynı nedenlerle, işine sahip çıkmak adına mesul müdürlerin kendi şahısları üzerine alacağı riskler de hiç şüphesiz ki daha çok büyüyecektir.
ECOO, EAOO 2011 Bülteni'ne göre 82 Milyon nüfuslu Almanya'da optisyen sayısı 20000 iken işsiz optisyen sayısının 9400 olduğunu görüyoruz. Bu da bize gelecek tehlikenin boyutlarını net olarak göstermektedir.
*****
Sektörümüzün bugününe olduğu kadar, yarınına da sahip çıkmalıyız.
Sektörümüzün her bir mensubuna gösterdiğimiz sevgi, saygı ve adaletli davranışı, yarın aramıza katılacak, yeni mensuplarına da göstermeliyiz. Üniversitelerimizi daha nitelikli eğitim için güçlendirmek, sektörümüzün yarınını sağlama almak demektir. Niceliğin kontrol altına alınması, niteliğin kalıcılığı için kaçınılmazdır.
Önümüzdeki hafta yayınlanacak olan yedinci yazımda görüşmek üzere, siz saygıdeğer okurlarımıza ve meslektaşlarıma esenlik dolu günler diliyorum.
Hayri Erol Harbi
Opak Lens Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Yönetim Kurulu Başkanı
Optik Gazete
Yönetim Kurulu Başkanı
İlgili Galeriler