"Yönetici konumundaki sözde sektör temsilcileri kendilerine ve yandaşlarına yüksek maaşlar ihdas ederek adeta bin bir emekle, özveriyle kurulan bu kurumların içlerini oyuyorlar."
SEKTÖRÜN KANAYAN YARASI! KOOPERATİFÇİLİK
İnsanlık, medeni dünyayı idrak etmesinden bu yana, birey olarak yapmayı düşündüğü, hayal ettiği veya ulaşmaya çalıştığı amaçları için kendisinin bunu elde edemeyeceğini anladığı anda hemen kendisi gibi o şeyi amaçlayan bireylerle temasa geçip hep birlikte o amaca ulaşmak için bir gayret ortaklığı kurmak yönünde çözüm bulmuştur. Bu hususun dilimizdeki tanımını bulabilmek adına Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’ne bakıldığında “kooperatif” adında bir kavram, esasında tam olarak bu ortaklığın ismini ve ruhunu bizlere veriyor. Sözlüğe göre kooperatif, “ortaklarının ihtiyaçlarını uygun şartlarda elde etmelerini sağlamak amacıyla kurulan birlik” olarak tanımlanıyor.
Yasal olarak tanımı ise: “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” şeklindedir.
Kooperatif kurumunun toplum hayatında ve toplumun geleceğinin inşasında ne kadar büyük bir etki ve ilgi alanının olduğu ve yukarıda da anlattığım bilgiler ışığında hareket eden insanlarla birlikte faaliyet gösterdiği alanda zayıf konumda olanı korumak, yaralarını sarmak ve yüceltmek gibi vazifeler üstlendiği bir gerçektir. Ancak bu durum ülkemiz özelinde, bahsedilen bu ideal doğrultusunda, kooperatifçilik camiasında kendisini nasıl göstermektedir biliyor muyuz?
Ülkemiz özelinde, sektörümüzde sayılarının yaklaşık olarak 6750’yi bulduğu optisyenlik mesleğini icra eden insanların bu mesleklerini emeklerinin karşılığını alabilmek adına, sektör hacminin yarıdan fazlasının ithalata ve yabancı paraya dayalı olduğu ortamda ve bunların kendilerini bağlayıcı ve yıkıcı fiyat politikalarına ezilmemek amacıyla, ihtiyaçları olan ürünleri temin edebilmek ve bunları tüketicilere satabilmeye yardımcı olmak için kurulmuş sözde kooperatifler mevcuttur.
Ülkemizdeki özellikle son dönemlerdeki kur dalgalanmasının da etkisiyle ithal ürünlerin maliyetinin optisyenlere ve tüketicilere asgari ölçüde yansımasını sağlamakla görevli bu kooperatifler, maalesef yeteri kadar etkin ve yerinde politikalar yapmaktan oldukça uzak kalmış duruyorlar. Kooperatif sıfatını haiz bu kurumlarda ilkeli duruşun bir an bile elden bırakılmaması gerekirken, yönetici konumundaki sözde sektör temsilcileri kendilerine ve yandaşlarına yüksek maaşlar ihdas ederek adeta bin bir emekle, özveriyle kurulan bu kurumların içlerini oyuyorlar.
Sektörde faaliyet gösteren kooperatif yöneticilerinden bazıları, kendilerinin sahip oldukları optisyenlik mağazalarına kooperatif tüzel kişiliğini bir kenara bırakarak daha fazla indirimli mal temin ederek menfaat sağlamaktadırlar. Sektörümüzde çeşitli sosyal medya ortamlarında da dile getirildiği gibi diğer sektörlere nazaran üye sayısının az olduğu bu kooperatifler üzülerek ifade ediyorum ki; özellikle yöneticileri bakımından bir rant kapısına dönüşmüş durumdadır. Mali hacmi ticareten sınırlı olan bu pazarda, faaliyet gösteren optisyenlerin, gözlükçülerin ve diğer paydaşların menfaatlerinin dikkate alınıp korunması gerekirken, söz konusu kooperatifler ve kooperatifçiler iktisadi birtakım işletmeler kurarak kendi yandaşlarına daha ucuz ürün temin eder hale gelmişlerdir.
Bununla da sınırlı kalmayıp, ürünlerin ithalat ve ihracat sistemi içerisinde yabancı üretici firmalarla işbirliği halinde ahlaken ve sektör etiğimize uygun olmayan birtakım iş ve eylemlerin içine girerek yerli sektör temsilcilerimizi bu pazarda rekabet edemez hale getiriyorlar.
Bir kuruş daha fazla kazanmak adına kendi varlık sebeplerini ortadan kaldırmaya gayret eden bu kooperatiflerin bahsedilen ilkeler doğrultusunda bir an önce sektörümüzün yazılı olmayan kuralları içerisinde yer alan ahlak ve etiğe birebir sarılarak hareket etmelerini beklemekteyim. Yoksa optisyenlerimizin, gözlükçülerimizin ve diğer emekçilerimizin alın terleri boşa akmaya, hak ettiklerini alamamaya ve sonunda yerli sektörün çöktüğüne tanıklık etmek durumunda kalacağız.
Bal tutan parmağını yalar misali; sektör içerisinde gelen duyumlara göre Türk sektörleri içerisinde telaffuzu bile zor rakamlarla maaş almaya devam eden sektörümüzün kooperatif yöneticilerinin, aslında sektöre ve ortaklarına fayda sağlamasını umduğumuz bu amaç birliğinin dışında hareket ederek şahsi menfaatlerine yönelik tutum ve davranışlarda bulunduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Sektörümüzün bu kanayan yarasına bir an önce tuz basmak, kanayan yarayı bir nebze olsun durduracak olsa da; esas çözüme götürecek soru bu ahlak ve etik dışı tutum ve davranışlara sahip olan yönetici zihniyetinin nasıl eğitileceğidir. Her türlü yapıcı eleştiriyi hakaret sayan ve tehditkar davranan, sektör temsilcilerimize ve hatta şahsıma da dahil olmak üzere sorgulama yapıldığı anda hakaret, iftira ve sövmede bulunan bu zihniyet aslında sektörümüzde belli noktalarda yer alan yöneticilerin de kalitesini göstermektedir. Elbette bu kadar cesaret ancak tahsil ile mümkündür diyeceksiniz…
Biz sektör temsilcilerinin ve hakkı gasp edilenlerin ve mazlumun yanında olanların da bir an için seslerini duyurmasının ve yapılan haksızlıklara ve usulsüzlere dur demek için feryat etmesinin aynı zamanda bir vatandaşlık görevi olduğu unutulmamalıdır.
Kısacası “Bir baltaya sap olmayı bırakın, bir sapa balta dahi olamayan” birtakım zevatın şahsi malvarlıkları da kooperatif yöneticisi olmalarıyla birlikte yukarıya çıkmıştır. Daha önce bildiğimiz ve gördüğümüz hatta yakinen tanıdığımız bu zevatın şahsi malvarlıklarındaki kayda değer artışın, kooperatif yöneticilikleri ile birlikte artan oranda belirli bir seviyeye çıkmış olması ise bizleri hiç şaşırtmıyor!
Atilla Karip
Türk Gözlükçüler Birliği Geçiçi Birlik Delegesi
İnsanlık, medeni dünyayı idrak etmesinden bu yana, birey olarak yapmayı düşündüğü, hayal ettiği veya ulaşmaya çalıştığı amaçları için kendisinin bunu elde edemeyeceğini anladığı anda hemen kendisi gibi o şeyi amaçlayan bireylerle temasa geçip hep birlikte o amaca ulaşmak için bir gayret ortaklığı kurmak yönünde çözüm bulmuştur. Bu hususun dilimizdeki tanımını bulabilmek adına Türk Dil Kurumu’nun Güncel Türkçe Sözlüğü’ne bakıldığında “kooperatif” adında bir kavram, esasında tam olarak bu ortaklığın ismini ve ruhunu bizlere veriyor. Sözlüğe göre kooperatif, “ortaklarının ihtiyaçlarını uygun şartlarda elde etmelerini sağlamak amacıyla kurulan birlik” olarak tanımlanıyor.
Yasal olarak tanımı ise: “Tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklara kooperatif denir.” şeklindedir.
Kooperatif kurumunun toplum hayatında ve toplumun geleceğinin inşasında ne kadar büyük bir etki ve ilgi alanının olduğu ve yukarıda da anlattığım bilgiler ışığında hareket eden insanlarla birlikte faaliyet gösterdiği alanda zayıf konumda olanı korumak, yaralarını sarmak ve yüceltmek gibi vazifeler üstlendiği bir gerçektir. Ancak bu durum ülkemiz özelinde, bahsedilen bu ideal doğrultusunda, kooperatifçilik camiasında kendisini nasıl göstermektedir biliyor muyuz?
Ülkemiz özelinde, sektörümüzde sayılarının yaklaşık olarak 6750’yi bulduğu optisyenlik mesleğini icra eden insanların bu mesleklerini emeklerinin karşılığını alabilmek adına, sektör hacminin yarıdan fazlasının ithalata ve yabancı paraya dayalı olduğu ortamda ve bunların kendilerini bağlayıcı ve yıkıcı fiyat politikalarına ezilmemek amacıyla, ihtiyaçları olan ürünleri temin edebilmek ve bunları tüketicilere satabilmeye yardımcı olmak için kurulmuş sözde kooperatifler mevcuttur.
Ülkemizdeki özellikle son dönemlerdeki kur dalgalanmasının da etkisiyle ithal ürünlerin maliyetinin optisyenlere ve tüketicilere asgari ölçüde yansımasını sağlamakla görevli bu kooperatifler, maalesef yeteri kadar etkin ve yerinde politikalar yapmaktan oldukça uzak kalmış duruyorlar. Kooperatif sıfatını haiz bu kurumlarda ilkeli duruşun bir an bile elden bırakılmaması gerekirken, yönetici konumundaki sözde sektör temsilcileri kendilerine ve yandaşlarına yüksek maaşlar ihdas ederek adeta bin bir emekle, özveriyle kurulan bu kurumların içlerini oyuyorlar.
Sektörde faaliyet gösteren kooperatif yöneticilerinden bazıları, kendilerinin sahip oldukları optisyenlik mağazalarına kooperatif tüzel kişiliğini bir kenara bırakarak daha fazla indirimli mal temin ederek menfaat sağlamaktadırlar. Sektörümüzde çeşitli sosyal medya ortamlarında da dile getirildiği gibi diğer sektörlere nazaran üye sayısının az olduğu bu kooperatifler üzülerek ifade ediyorum ki; özellikle yöneticileri bakımından bir rant kapısına dönüşmüş durumdadır. Mali hacmi ticareten sınırlı olan bu pazarda, faaliyet gösteren optisyenlerin, gözlükçülerin ve diğer paydaşların menfaatlerinin dikkate alınıp korunması gerekirken, söz konusu kooperatifler ve kooperatifçiler iktisadi birtakım işletmeler kurarak kendi yandaşlarına daha ucuz ürün temin eder hale gelmişlerdir.
Bununla da sınırlı kalmayıp, ürünlerin ithalat ve ihracat sistemi içerisinde yabancı üretici firmalarla işbirliği halinde ahlaken ve sektör etiğimize uygun olmayan birtakım iş ve eylemlerin içine girerek yerli sektör temsilcilerimizi bu pazarda rekabet edemez hale getiriyorlar.
Bir kuruş daha fazla kazanmak adına kendi varlık sebeplerini ortadan kaldırmaya gayret eden bu kooperatiflerin bahsedilen ilkeler doğrultusunda bir an önce sektörümüzün yazılı olmayan kuralları içerisinde yer alan ahlak ve etiğe birebir sarılarak hareket etmelerini beklemekteyim. Yoksa optisyenlerimizin, gözlükçülerimizin ve diğer emekçilerimizin alın terleri boşa akmaya, hak ettiklerini alamamaya ve sonunda yerli sektörün çöktüğüne tanıklık etmek durumunda kalacağız.
Bal tutan parmağını yalar misali; sektör içerisinde gelen duyumlara göre Türk sektörleri içerisinde telaffuzu bile zor rakamlarla maaş almaya devam eden sektörümüzün kooperatif yöneticilerinin, aslında sektöre ve ortaklarına fayda sağlamasını umduğumuz bu amaç birliğinin dışında hareket ederek şahsi menfaatlerine yönelik tutum ve davranışlarda bulunduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Sektörümüzün bu kanayan yarasına bir an önce tuz basmak, kanayan yarayı bir nebze olsun durduracak olsa da; esas çözüme götürecek soru bu ahlak ve etik dışı tutum ve davranışlara sahip olan yönetici zihniyetinin nasıl eğitileceğidir. Her türlü yapıcı eleştiriyi hakaret sayan ve tehditkar davranan, sektör temsilcilerimize ve hatta şahsıma da dahil olmak üzere sorgulama yapıldığı anda hakaret, iftira ve sövmede bulunan bu zihniyet aslında sektörümüzde belli noktalarda yer alan yöneticilerin de kalitesini göstermektedir. Elbette bu kadar cesaret ancak tahsil ile mümkündür diyeceksiniz…
Biz sektör temsilcilerinin ve hakkı gasp edilenlerin ve mazlumun yanında olanların da bir an için seslerini duyurmasının ve yapılan haksızlıklara ve usulsüzlere dur demek için feryat etmesinin aynı zamanda bir vatandaşlık görevi olduğu unutulmamalıdır.
Kısacası “Bir baltaya sap olmayı bırakın, bir sapa balta dahi olamayan” birtakım zevatın şahsi malvarlıkları da kooperatif yöneticisi olmalarıyla birlikte yukarıya çıkmıştır. Daha önce bildiğimiz ve gördüğümüz hatta yakinen tanıdığımız bu zevatın şahsi malvarlıklarındaki kayda değer artışın, kooperatif yöneticilikleri ile birlikte artan oranda belirli bir seviyeye çıkmış olması ise bizleri hiç şaşırtmıyor!
Atilla Karip
Türk Gözlükçüler Birliği Geçiçi Birlik Delegesi
İlgili Galeriler
Sadece altına imza atılır.
Noktasına virgülüne kadar katılıyorum. İlaveten ben de birkaç konuya değinmek istiyorum.
Bilindiği gibi Opak Lens olarak bundan 2 sene öncesine kadar şirketimizin sağlayabileceği tüm avantajları sağlamak suretiyle bazı kooperatiflere destek vermekteydik.
Kooperatiflerin bize getireceği ekstra bir satış olacağı düşüncesiyle mi?
Hayır.
Hali hazırda o tarihte de Opak Lens, 10 yılı aşkın süredir (ödeme alışkanlığı olmayanlarla birlikte birkaç istisna dışında) Türkiye’deki yerel bağımsız optisyenlik müesseselerinin tümüyle çalışıyordu zaten. Dolayısıyla Opak Lens’in kooperatifler üzerinden daha fazla optisyenlik müessesesine ulaşmak gibi bir amacı yoktu. Hepsine ulaşıp, hepsine hizmet veriyordu.
Amacımız bambaşkaydı. Opak Lens yönetimi olarak biz kooperatif oluşumuna inanıyor ve sektörümüzde kooperatifçiliği, yerli kanadı güçlendirip yabancı sermayeli yatırımcılara karşı blok oluşturulabilecek önemli bir sistem olarak görüyorduk
Sonra neden bu desteği geri çektiğimizin cevabı çok açıktır. Çünkü zaman ilerledikçe kooperatifçiliğin tanımına hiç uymayan, hatta tam anlamıyla ters düşen ticari etik dışı birçok olayı gözlemledik ve sonunda bu kooperatifleri kendi menfaatleri için kullandıklarına şahit olduk.
Hatta şahsen öyle bir olay yaşadım ki, çocukluğumdan beri ticaretin içinde olduğum için çok nadir olay karşısında şaşırıp kalırım, bu da onlardan biriydi. Bir kooperatif yönetim kurulu üyesi yanıma gelerek “Sen kooperatif üyelerine %10 iskonto yapıyorsun, kooperatife de ek %8 indirim veriyorsun.
Kooperatif bir birliktir. Ama buradaki birliğin anlamı menfaatçilerin birbirini koruması değildir. Kooperatif, meslektaşımız Atilla Karip’in yazdığı gibi, ortaklarının ihtiyaçlarını uygun şartlarda elde etmelerini sağlamak için kurulan birliktir. Kooperatifin yapı taşı sosyal dayanışma olgusudur. Kooperatifçilik bir menfaat sağlama yeri değildir. Bizim sektörümüzde kooperatiflerin toplamda 5000 civarındaki yerel bağımsız optisyenlik müessesesine hizmet sağlaması gerekirken, görüyoruz ki bazı kooperatif ve bazı dernekler birbirine tutunarak kendi aralarındaki 20-25 kişilik bir menfaat grubuna hizmet sunuyorlar. Zaten bunların birçoğu da optisyenlik müesseseliğinin yanı sıra toptancılığa soyunmuş vaziyetteler.
Kooperatifi arkasına alarak toptancıya alternatif olmak isteyenlerin durup bir düşünmesi lazım. “Kooperatifin üyeleri hazır müşteri. Güç kazanmaya çalışan yabancı sermayeli tedarikçiler de yerel kanatta yayılmak için daha iyi fiyat vermeye hazır. O zaman biz niye toptancı olmuyoruz?” düşüncesiyle gelişen yapılaşmaların sektörümüze vereceği zararı hepimizin görmesi lazım.
Öncelikle bu menfaatperest umarsızlık, hepimiz biliyoruz ki, bizi yabancı sermayeli devlerin arasında ufalarak yok olmaya sürükler.
Yerel bağımsız optisyenlik müessesesine sadece uygun fiyatlı ürün temin etmek hizmet midir? Yoksa onu zaman içinde güçsüzleştirmenin bir yolu mudur?
Ürünü müesseseye hızlı şekilde ulaştırmak, ürünün 1 TL ucuz temin edilmesinden çok daha önemlidir. Ve tabii çok daha meşakkatlidir. Yatırım ister, emek ister.
“Ben kooperatif yoluyla hazır müşteri buldum”la iş bitmez. Yerel bağımsız optisyenlik müessesesini, yabancı sermayeli zincir mağaza ile rekabet ettirmenin yolu 1 TL indirim değildir. O indirimleri sağlayan yabancı sermayeli tedarikçi, global anlaşmalarla yabancı sermayeli zincir mağazalara çok daha fazlasıyla işin başında vermektedir zaten.
Tam tersine, yerel bağımsız optisyenlik müessesesini yabancı sermayeli zincir mağazalara karşı güçlendirmenin yolu ona hizmet vermektir. Hızlı ürün temin etmektir.
Yerel optisyenlik müesseselerine hizmet ağını oturtmuş cam, kontak lens, çerçeve üretici, ithalatçı ve toptancılarıyla iş birliği yapan kooperatifler olmak ve tüm odağını tüm yerel bağımsız optisyenlik müesseselerini üye kaydederek onlara verilen hizmeti en iyi koşullarda almalarını sağlamak yerine; bunların rolünü üstlenip yok etmeye çalışan oluşumlara ve yöneticilerine yönelik doğru ve sağlıklı bir dille eleştiride bulunan meslektaşımız Atilla Karip’i destekliyorum.
Eleştiri yapan niye yapmış, durup incelemek lazım. Bilginin aslı nedir, bunu bilmeden konuşmamak lazım. Nerede yazarsa yazsın, bulunduğu mesleğe, konuma, şahsına uygun üslupla eleştiri yapan meslektaşlarımızı dinlememiz lazım.
Kalın sağlıcakla.