Yiğidin Harman Olduğu Yer : KIRŞEHİR

Yiğidin Harman Olduğu Yer : KIRŞEHİR
16 Mart 2017 Perşembe 15:45

"Ana vatanımsın baba yurdumsun.
Ozanlar diyarı şirin Kırşehir.
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin.
Hasretin bağrımda derin Kırşehir.
 
Kimi engin kimi yüksek evlerinen.
Kimi fakir kimi zengin böyleyinen.
Kazaların nahiyelerin köylerinen.
Gönlümün içinde yerin Kırşehir”  demiş Neşat Ertaş.

Kırşehir, yiğidin harman olduğu, bozkırın gülü, Anadolu Kültürünü ezgilerine taşıyan nameleri, ozanları, aşıkları, tarihi ile adının nereden geldiğini özümseyebileceğiniz şirin bir şehirdir.

Justinianopolis adıyla anılan şehre, Türkler uçsuz bucaksız kırın ortasında yükseldiği için “Kır Şehir” ismini vermişlerdir. 1941 yılında Ankara da toplanan l. Coğrafya Kongresi'nde bu bölgeye ve bölgenin Orta Kızılırmak Bölümü'ne alınmıştır. Şehir, başkent Ankara ile Orta Anadolu’nun sanayi merkezi Kayseri’nin arasında sıkışmış kalmış, Güzel Atlar ülkesi Kapadokya’nın bir parçası olmasına rağmen üvey evlat muamelesi görmüştür! Her ne kadar öyle görüldüğü düşünülse de çoğu ya kaybolmuş ya da bilinmeyen eserlerin bulunduğu Kapadokya'nın merkezi Kırşehir'dir.

Kırşehir, medeniyet beşiği olan Anadolu’nun ortasında yer alması ve çok önemli bir coğrafi konuma sahip olması sebebiyle, tarih boyunca önemli kültürlerin yaşandığı bir bölge olmuştur. Kırşehir’in kentleşmesi 13.yy başlarında Selçuklu döneminde başlamıştır.

1240 yılında Kösedağı yenilgisi ile bütün Anadolu’yu işgal eden Moğollar Kırşehir’i yaylak ve kışlak haline getirmişlerdir. Kırşehir’de Moğolların uzun süre askeri varlığı bu kenti önemli bir siyasi ve askeri merkez haline getirmiştir. Ve Kırşehir; Hitit, Frig, Lidya, Pers, Kapadokya Krallığı, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı uygarlıklarının izini taşımakta ve tarihi eserleri ile ismini duyurmaktadır. Bunlardan; İlk Türkçe eser yazan Âşık Paşa, kurduğu medresede kuyudaki suya yansıyan yıldızları incelemek suretiyle astronomi araştırmaları yapan Cacabey, esnaf ve sanatkârlarımızı teşkilatlandıran Ahi Evran-ı Veli yine  13.yy’a ait Lala (Lale) Cami, Kapucu Camii, Çarşı camii, Melikgazi Türbesi, Yunus Emre Türbesi, Cacabey Türbesi, Kalendar Baba Türbesi, Ahi Evran Türbesi, Kesikköprü Kervansarayı, Üçayak Kilisesi, Derefakılı ve Aksaklı Kilisesi, Mucur Yeraltı Şehri, Kepez ve Kümbetaltı yer altı şehri bunlardan başlıcalarıdır.  Kırşehir ilinin “anlatmalar” adı altında efsaneleri de çeşitlidir.

Kurbağalar neden ötmemiş!
Ahi Evran-ı Veli, Hacı Bektaş-i Veli ve Kaya Şeyhi'nin aynı tarihlerde Kırşehir ve çevresinde yaşadığını biliyoruz. Ahi Evran ve Hacı Bektaş, ara sıra gerek Kırşehir'de gerekse Hacıbektaş'ta bir araya gelirler, sohbet ederlermiş. Konuşmaları genellikle Anadolu'nun sorunları üzerine olurmuş. Bu sohbet toplantılarından birisinin yine Kırşehir'de yapılması kararlaştırılmış. Hacı Bektaş, Ahi Evran ve Kaya Şeyhi î Ömer Efendi, Ahi Evran Mahallesindeki (şimdiki Kılıçözü Çayı'nın) çayırlık bir yerinde sohbet ederlerken kurbağa sesleri o kadar çoğalmış ki, birbirlerinin seslerini duymaz hale gelmişler. Bunun üzerine bir rivayete göre de Ahi Evran-ı Veli'nin söylediği iddia edilen birisi ırmağa karşı el kaldırarak "Susun ya mübarekler, ya siz konuşun ya biz konuşalım" demesi üzerine kurbağaların sesi kesilmiş. O gün, bugün Kırşehir'den geçen Kılıçözü Suyu etrafında kurbağalar öttüğü halde, Ahi Evran Mahallesi değirmen civarında yüzyıllardır kurbağa ötmediği bilinmektedir!
 
Cacabey Medresesinin ise bizi düşündüren bir yapısı vardır. Cacabey’in sandukası, mekanın kuzeybatı köşesindedir. Türbenin içini, beyaz zemin üzerine firuze ve lacivert renkli çinilerle yapılmış bir yazı kuşağı dolanmaktadır. Türbenin kuzeyinde ve doğusunda iki adet pencere bulunmaktadır. Türbenin kuzey cephesindeki penceresi, mihrap biçiminde düzenlenmiştir. Burada yer alan bir kitabede; “dünyanın bir durak yeri ve her şeyin fani olduğu” ifade edilmektedir.
 
“Ah Yalan Dünya” Neşet Ertaş’ın türkülerinde de doğrulamakta ve insanın hayatını bir kere daha sorguladığı zamanları görmemizi sağlamakta ve yine fani dünya içinde kaybolmaktayız. Yunus Emre, Ahmet Gülşehri, Süleyman Türkmani, Şeyh Edabali ve Mesut Gülşehri gibi filazof, bilim adamı ve şair yetiştirmiştir. Eserleri dünyaya mal olmuşi yetişmiş bu efsaneler için Kırşehir’in havasından mı suyundan mı yoksa duygularını yazılarına, dillerine, türkülerine yansıtan duygusal esintisinden mi bilinmez!
Horasan’dan gelip Anadolu’ya “Abdal” geleneği taşıyan ve UNESCO tarafından da “Yaşayan İnsan Hazinesi” olarak ilan edilen, Orta Anadolu Bozlağının büyük ozanı Neşet Ertaş türküleri ile büyümüş biri olarak her türküsünde ayrı bir ağıt, ayrı bir sevinç, ayrı bir heyecan vardır.“Bozkırın Tezenesi” olarak bilinen ünlü ozan ölümü ile bozkırı derinden üzmüş eserleri ile de yaşatmıştır.
 
Bilirsiniz değil mi! “Zahidem kurbanım n'olacak halim!Yine bir laf duydum kırıldı belim. Gelenden gidenden haber sorarım. Zahide’m bu hafta oluyor gelin ile Zahidem türküsü,
 
“Gönül Dağı yağmur yağmur boran olunca. Akar can özümde sel  gizli gizli. Bir tenhada can cananı bulunca. Sinemi yaralar yar oy yar oy yar oy yar oy” ile Gönül Dağı ve Anam Ağlar Başucumda, Zülüf Dökülmüş Yüze, Yalan Dünya, Dana Dane Benleri Var, Neredesin Sen, Ahirim Sensin, İki Büyük Niyetim Var türkülerinden bazılarıdır. Çoğu sanatçımız da Neşet Ertaş’ın türkülerini seslendirmiştir. Bazen ayağa kaldırır oynatır sizi, bazen al sazı eline söylet yar yar dedirtir size!
 
Kılıçözü zemzem akar.
Bahçeler gül kokar.
Kırşehir'den başkasına.
Aklı olan nasıl bakar. Manileri ile karşılıklı çatıştırır sizi.
 
Kırşehir böyledir işte! Gelenek göreneklerine sıkı sıkıya bağlı, folklor ve mahalli oyunlar konusunda zengin bir kültüre sahiptir ve gençler hala sıkı sıkıya bağlıdır. Göç veren iller listesine baktığınız zaman sanırım anlarsınız!
Kırşehir, bozkır olarak görülse de şehir;  bağlar, bahçeler ve kavaklar içerisinde yeşil doğal bir görünümüne sahiptir. Şehircilik uzmanlarının “Işıldayan Kent” dedikleri düzende bir yerleşime sahiptir.  Özellikle Kaman ilçesi Kalehöyük’te arkeolojik araştırmalar yapan Japon bilim adamları tarafından oluşturulan Japon Bahçesi ve her yıl 35-40 bin Flamingo Kuşu’ nun uğrak yeri olan ve benim de memleketim olan Mucur ilçesinde bulunan doğa harikası Seyfe Gölü görülmeye değerdir. Uluslararası Kuşları Koruma Konseyi(ICBP) Seyfe gölünde yaşayan ve nesilleri azalan 27 tür kuşları Türkiye’nin de taraf olduğu “Bern Sözleşmesi” ile koruma altına almıştır. Bu türlerden bazıları; Ak Pelikan, Tepeli Pelikan, Küçük Karabatak, Leylek, Büyük Ak Balıkçıl, Kara Leylek, Angıt, Flamingo… Yeraltı şehirleri ile de turistik öneme sahip önemli yeraltı şehirlerinden birisi de Mucur ilçesindedir. Roma döneminde savaş ve baskınlar sırasında halkın korunması amacıyla yapıldığı bilinmektedir. Yumuşak kayalara oyularak yapılan yeraltı şehri, yerden 7-8 metre derinliktedir. Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi yakınlarına kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Yeraltı şehri bugüne kadar temizlenen oda, salon ve koridorlarıyla geniş kapsamlı bir görünümde olup, dikkat çekicidir. 42 odaya sahip olan yeraltı şehrinde bir mekandan diğerine geçmek için yapılmış ve insanların ancak eğilerek ilerleyebilecekleri genişlikte olan dehlizler, daha çok küçük baş hayvanların barınabileceği genişlikte olan ahırlar, ibadet yerleri, dehlizleri bölmek, herhangi bir saldırı durumunda odaları kapatabilmek amacıyla yapıldığı tahmin edilen büyük hacimli ve dairesel şekilli taş kütleler olan kapak taşları ve yer üstüne açılan havalandırma ve duman bacaları bulunmaktadır. Mistik, seyyid, mutasavvıf şair ve İslam filozofu olarak bilinen Hacı Bektaş-ı Veli’ye yakın olan Mucur, tarihi turistik özellikleri ile cezbetmektedir. Yöreye özgü Mucur ilçesi Yazıkınık köyü halıları ile de ünlüdür. Mucur halılarının özelliği; yün malzeme ile çift düğüm tekniği ile dokunması, kök ve doğal boyalarla renklendirilmesidir. Mucur’da halı dokuma geleneği 1950 yılından buyana Mucur merkez ile Şatıroğlu, Dalakçı, Acıöz, Gümüşkümet, Budak, Yazıkınık köylerinde hala devam etmektedir. Mucur aynı zamanda Kaman cevizi ekimine müsaade edildiği, pancar üretimi konusunda teşvik verildiği üretimin de desteklendiği önemli bir konumdadır.
Bu arada Kırşehir, Kızılırmak ve onun önemli bir kolu olan Deliceırmak Havzası üzerindedir. Bu bakımdan irili ufaklı birçok akarsu il toprakları içerisindedir.
Halk arasında "Çöl" ya da "Seyfe Ovası" olarak adlandırılan Malya Ovası, Kırşehir'in kuzeyinde yer almaktadır. 400 kilometrekare alana sahip olan ovanın üzerinde Malya Tarım İşletmeleri (Malya Devlet Üretme Çiftliği) bulunmaktadır.
 
Hirfanlı Baraj Gölü çevresi doğal kumsalları ile kamp yapılacak bir yerdir. Sportif olta balıkçılığı yapılabilmektedir. Son yıllarda yamaç paraşütü yapılabilmesi için çalışmalar yürütülmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 2005 yılı içerisinde çevresi tamamen Turizm Alanı olarak ilan edilmiştir.
 
Ahi Evran’ın önderi olduğu “Ahilik” örgütünün merkezi de Kırşehir’dir. Ahilik, temeli karşılıklı yardımlaşmaya dayanan bir esnaf teşkilatıdır.
Bir insan bilimi olan Ahilik, ahlak, akıl prensipleriyle kalıcı, bilim çalışma ilkeleriyle de yenileyicidir. Ahilik, zamanımızın ekonomik sistemleri olan iş, ticaret ve sanat hayatı, kooperatif, sendikal, sosyal güvenlikler gibi toplum hayatını düzenleyen sistemleri içinde barındırmaktadır. Ahiliğin kurucusu olan Ahi Evran 1236 yılında Horasan’da doğmuş ve 1320 yılında 93 yaşında iken Kırşehir’de ölmüştür. Kurduğu inanç düzeni ile Anadolu’ya aydınlık olmuştur.
Kırşehir’in lezzet yolculuğu da çeşitlidir. Hiç tatmadığınız lezzetleri bozkır kültürü ile yoğrulmuş en başta Mucur İlçesinde denemelisiniz. Madımak, Topalak (Etsiz Köfte),Kesme Aşı, Biber Göbeği ,Ayva Dolması, Pancar Çırpması, Yarma Aşı ,Düğ Çorbası ,Katma Aşı, Ayva Boranısı, Ahi Pilavı ,Ahi Helvası, Keşgah ,Baltacı, Süla Kabağı, Aside, Sütlü Kabak ,Pelte, Köftür, Çir Yağlaması, Ekşi Şerbeti, Damla Şırası ,İncir Yağlaması, Kedi Batmaz bunlardan sadece bazılarıdır. Bir de Kaman Cevizi vardır ki özellikle namı yedi düvele duyulmuştur. Türkiye, ceviz üretiminde 4. sıradadır. Ceviz, Kaman ilçesinde yüksek verimi nedeni ile % 50’ye yakın kısmını buradan sağlamaktadır. Gerek lezzeti, gerek ince kabuğu gerekse mobilya sektöründeki yüksek kalitesi ile önemli paya sahip olduğu unutulmamalıdır.
O halde Kırşehir’i görmeniz için bir nedeniniz daha var!
 
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın,
Bende gülemedim yalan dünyada.
Sen beni gönlümce mutlumu sandın.
Ömrümü boş yere çalan dünyada.
 
Ah yalan dünyada,yalan dünyada.
Yalandan yüzüme gülen dünyada.
 
Sen ağladın canım ben ise yandım.
Dünyayı gönlümce olacak sandım.
Boş yere aldandım, boş yere kandım.
İrengi gözümde solan dünyada.
 
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
 
Sevgi dünyasına yalan girmez,
Gönülden sevmeyen hakka eremez.
 
Her işiniz gönülden olsun.
Selam olsun Dostlara!
 

Avukat Suat ŞİMŞEK
 

İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.