Hepimizin zaman zaman saçma da görünse davranışlarını ona göre ayarladığı batıl inançlara kapıldığı olmuştur. Hani duvara dayalı bir merdiven görünce kimse altından geçmek istemez, ya da ayna kırılınca irkilir ya, onun gibi. "Neden" diye sorsanız "uğursuzluktur" der. Ama kimse bu inanç nereden kaynaklanmıştır diye düşünmez. Oysa çoğu zaman mantığı çok basittir. Merdivenin etrafından dolaşarak yürüdüğünüzde, altından geçeceğiniz zaman başınıza düşme riski yüksek olan bir şeyden kendinizi koruyorsunuz demektir. Ya da kırılan aynanın elinizi kesmesi söz konusudur. Ama nedense bu basit nedenlerden kaynaklanan bir sürü şey, zaman içinde bağlantılarından koparak anlamsız inançlara dönüşürler.
Geçen gün bir gözlük ilanını incelerken geçmişte gemiciler arasında yaygın olan ilginç bir batıl inançla karşılaştım. Gemiciler, ya da başka bir deyişle deniz adamları belki de batıl inançları en çok olan gruplardan biri. Örneğin 1700 yıllarında gemiye uğursuzdur diye muz almazlar. Haydi bunun çıkış noktasını anlamak kolay; ama geminin pasarellası üzerinde ıslık çalmanın fırtına getireceğine inanmanın temelinde ne var, işte bunu bilmek imkansız.
Şimdi gelelim bizim ana konumuza. Optik yaşamla gemicilerin batıl inançları arasında ne gibi bir bağlantı var?
Gözünüzü kapayın ve hafızanızın gözünde bir gemici figürü canlandırın ve onu tarif edin desem, ne anlatırsınız? "Bandanası var, küpesi, dövmesi, bol kollu gömleği, çizmeleri, kılıcı var," dersiniz. Hatta biraz daha ileri gidip tek gözünü örten bir göz bandı ya da çengelden elini bile söylüyor olabilirsiniz. Benim gelmek istediğim nokta gemicilerin küpesi.
Eski gemiciler niye küpe takardı?
Niye biliyor musunuz? Görme bozukluklarını geçirdiğine inandıkları için! Hatta taktıkları küpenin yapıldığı madde ne kadar kıymetli ise iyileştirici gücünün o kadar yüksek, sihrinin o kadar fazla olduğuna inanırlardı. İlginç değil mi?
Bunu okuyunca başladım araştırmaya. Madem gemiciler kulaklarındaki küpenin gözlerindeki görme kusurunu giderdiğini, kendilerine keskin görüş imkanı sağladığına inanıyorlar, o zaman bunun kaynağında mutlaka makul bir neden bulunmalı diye düşündüm. Ve araştırdığımda gördüm ki, gerçekten küpe takmanın aslında daha net anlaşılan bir sebebi var.
En temelde olay mitolojik hikayelere dayanıyor. Yunan mitolojisinde ölen kişiyi yeraltı tanrısı Hades'in ülkesine götürmek için yeraltı nehrinden kayığına bindirip karşıya geçiren bir kayıkçı vardır; Kharon. Ölenin yakını, ceset yakılmadan önce göz çukurlarına birer tane madeni para koyar. Bu para kayıkçı Kharon'un bu hizmet karşılığında aldığı bahşiştir. Bu olmayınca Kharon ölüyü karşıya geçirmez ve cenaze ortada kalır. Suya düşüp ölürlerse, ya da ölüp suya düşerlerse, göz çukurlarına koyulan para olmadan ruhlarının huzur bulması imkansız olacak. O zaman bu para yerine, kulaktaki iki halka küpeden daha akılcı bir çözüm olabilir mi? İşte size eskiden denizcilerin küpe takmalarının nedeni.
Zaman içinde Hristiyanlığın yayılmasından sonra da aynı şekilde, altın ya da gümüş küpelerin suda bulunan denizciyi kıyıya çekip küçük bir cenaze töreniyle defnedilmesi için yeterli ve aynı zamanda gerekli olduğunu anlıyoruz.
Gemicilerin küpelerinin ne işe yaradığı böylece ortaya çıktı, iyi de bunun görmekle ilgisi ne? Açıkçası ben de araştırırken bu soruma bir cevap bulamadım. Gemicilerin küpeyi öldükleri zaman cenazeleri yapılsın diye taktıkları aşikar, ama küpenin keskin görüş sağladığına inandıklarına ilişkin bir sürü yazı var da, ama bu inancın kaynağına ilişkin hiçbir kayıt, hiçbir açıklama, hiçbir bilgi yok. İşte tam bu noktada yıllar önce okuduğum bir kitaptan aklımda kalan bir bilgi kırıntısı geldi aklıma. Çin tıbbı ile ilgili refleksolojiye ilişkin bir kitaptı ve temel akupunktur bilgileri içeriyordu. Buna göre kulağımızda, elimizde ve ayağımızda bedenimizin küçük bir haritası vardı ve bedenimizdeki her organ bu noktalara küçük baskılar uygulanarak tedavi edilebiliyordu. İşin uzmanı değilim ve hatta bu konuda bilgim hiç yok diyebilirim, ama Google sağ olsun, iki tıklamayla hafızamın derinliklerinde saklanan bilginin resmini buldum. Kulağımıza küpe taktığımız nokta akupunturda tam da gözle ilgili iyileştirmelerin yapıldığı nokta. Aşağıdaki resme bakınca ne dediğimi çok net anlayacaksınız.
Bu bilgi ışığında o kadar heyecanlandım ki, hayalimde yeni bir film canlandı. Yüzyıllar önce Çin ile ticaret yapan bir gemiden inen bir denizci görme güçlüğü yaşarken, Çinli bir şifacının kulağına iğneler saplamasıyla görüşünün geliştiğini fark edip hemen bir küpe alır, kulağını deldirir ve mutlu mesut denize açılır. Anlattığı bu öykü dilden dile yayılır, o günden beri gemiciler kulaklarında küpeleriyle gezerler...
Sakın inanmayın, bu benim kurgum ve yazdıklarımın dışında hiçbir dayanağı yok. Akupuntur bunu yapar mı, göz bu şekilde iyileştirilir mi, hiç fikrim yok. Hatta iyileştirildiğini de hiç sanmıyorum, aksi takdirde bugün gözlüklü kimse olmazdı, benim de yazacak bir Optik Yaşam köşem olmazdı. Bu çıkarım ne kadar temelsiz olsa da, bir yazıyla daha öğrenmenin sonsuz yolları içinde sizlerle birlikte bir yerden bir yere yol almak her zaman ki gibi çok keyifliydi.
İyi günler diliyorum.
Fatma Küçüktaş
Opak Lens
İş Geliştirme ve Eğitim Bölümü
- - - -