Sadece benim değil birçok gezginin Berlin'e doyamadığı bir gerçektir.
3.400.000 kişilik nüfusu ile Almanya'nın en büyük şehri ve başkenti olan ve benim de doğduğum bu kente yapılan sayısız yolculukların en güzel yanı, insanın bu şehirde her seferinde bir tatminsizlik duygusuna kapılıyor oluşudur. Sadece benim değil birçok gezginin Berlin'e doyamadığı bir gerçektir. Avrupa'nın değil, dünyanın sayılı şehirlerinden birisi olan Berlin, adıyla anılan duvarın kaldırılması ile bütünleşmiş tek halk ve iki ayrı ülke kimliğini bir nebze de olsun halen sürdürmektedir. Brandenburg Kapısı ile ayrılan kentin doğu ve batı yakası, bugün itibari ile dünyanın birçok ülkesinden burayı görmeye gelen sayısız gezgin ve turiste, olağanüstü bir görsellik sunmaktadır.
Senede bir kere Berlin Film Festivali Berlinale sırasında bütün sinema dünyası gözlerini Berlin'e çeviriyor. Ama Berlin, dünyanın odak noktası olmaya alışık bir kent. Ne de olsa 1458'de Hohenzollern Hanedanı rezidansını buraya kurduğundan beri Berlin başkentli yüzünü hiç bırakmamış. Karanlık tarafları da olan bir tarihi barındıran, Nazi Hükümdarlığı ve şehrin ortasına duvar çeken Demokratik Alman Cumhuriyeti rejimini de yaşamış yaşlı ve yorgun bir kenttir Berlin. 1990'dan bu yana yine dünya standartlarında ve birleşik bir başkent olan Berlin, Avrupa'nın en büyük müzeler kompleksi olan Müzeler Adasını, Berlin Filarmonisini ve 150 kadar sahnesiyle benzeri olmayan bir kültürel yaşamı ziyaretçilerine sunmaktadır. Ve dünyanın en büyük turizm fuarı ITB'nin sloganında vurguladığı gibi; Berlin seyahate değer!
Dört havalimanına sahip kentin, en önemli havaalanı olan Tegel havalimanına, inişe geçilirken dahi kentin görsel yönü insanı son derece etkilemektedir. Yemyeşil ve olağanüstü dizayn edilmiş park ve bahçeleri ile bir o kadar da geniş ve hoş caddeleri ile bir kent ancak böyle inşa edilir dedirten Berlin için ne söylense azdır.
Diğer Avrupa şehirleri ile kıyaslandığında Berlin, sadece 800 yıllık geçmişi olan genç bir kent değil aksine eşsiz bir tarihe sahip bir şehirdir. Her iki kurucu şehir Cölln ve Berlin, 1307 yılında birleşerek krallık haline gelmiş ve 1701 yılında Prusya kralı Friedrich III. tacını takmasının ardından Berlin, krallığın başkenti olmuştur. Friedrich II (1740-1786) döneminde Berlin'deki mimari alandaki yenilikler başlamış, takip eden yüzyılda şehrin bugünkü çehresini oluşturan Knobelsdorff ve Schinkel'in klasik eserleri kente damgasını vurmuştur. 1920'li yıllarda Berlin kültür hayatı, tiyatro gösterilerindeki yenilikler; muhteşem film gösterimleri, tempolu varyeteler ve eşsiz gece hayatı ile parlamış ve bu dönem "Altın 20'ler" olarak adlandırılmıştır. 1933 yılında Hitler'in iktidara gelmesiyle birlikte Yahudi, komünist, eşcinsel ve muhalif görüşlülerin yanı sıra birçok gruba karşı baskı ve takibat başlamıştır. Nazi diktatörlüğü terörünün ve 2. Dünya Savaşı'nın bitiminin ardından şehir bir enkaz haline gelmiş ve 13.08.1961 yılında kenti ve halkı ikiye bölen duvarın yapımına başlanmış. Şehir 09.11.1989 yılında duvarın yıkılışını kutladı.
O dönemden günümüze tekrar başkent olan Berlin büyük bir değişim göstermiş ve bu süreç hızla devam etmektedir.
ULAŞIM
Batı'nın U Bahn'ı ile Doğu'nun S Bahn'ın muhteşem birlikteliği, kentin ulaşımda sorunsuz ve kusursuz bir metro ağına sahip olmasına neden olmuştur. Kentin altı adeta bir köstebek yuvası gibi kusursuzca işlenmiş ve bir şehirde yer altında inşa edilmiştir. Dokuz adet S Bahn ve 12 adet U Bahn hattı ile şehrin hemen her yerine ulaşım sorunsuz ve kusursuzdur. Ayrıca 100 ve 200 numaralı otobüsler ile şehrin kalbinde muhteşem bir gezinti yapılabilir.
PANORAMA
Bir sergi şehri olan Berlin'de günümüze ait ilginç yapılar bulunmaktadır. Yıllardır kentin görünümüne damga vuran inşaat çukurları ve şantiyelerinden yeni bir semt doğmuştur. Potsdamer Platz, terkedilmiş boş bir araziden yüksek yapıların bulunduğu bir şehir bölgesi haline gelmiştir. Kollhoff-Gökdeleni'nin bulunduğu izleme platformu; Daimler Chrysler Areal ve muhteşem çatı yapısıyla Sony-Kompleks'ine, nefes kesici bir manzara sunuyor.
Büyükelçilikler ve bakanlıklar başkentte yer almakla birlikte elbette cam kubbesi ile meclis binası tüm ziyaretçiler için ilgi çekici bir eserdir. Cam kubbe sadece şehrin yeni sembolü olmakla kalmıyor aynı zamanda Berlin Cumhuriyeti'nin de şeffaflığını sergiliyor. Berlinaynı zamanda Federal Alman Cumhuriyeti'nin simgesi sevimli bir ayıcık olan bir eyaletidir.
12 bölgeden oluşan başkent Berlin aynı zamanda Türklerin de, Türkiye dışında yerleştikleri en büyük şehirdir. Kentin, Wedding, Kreuzberg, Neu Kölln , Schöneberg semtlerinde resmen Anadolu'dan farklı olmayan bir hayat yaşanmaktadır. Ancak günümüzde özellikle dünyaca ünlü clublar, Kreuzberg'e taşınmakta ve her tür yaşam tarzına uygun eğlence hayatı sunmaktadırlar.
MÜZELER
Spree nehri kenti ikiye bölmektedir. Bu nehrin üzerinde oluşmuş adacık aynı zamanda müzeler adası olarak da bilinmektedir. Dünyaca ünlü ve Bergamalıların Galatlıları yenmesi üzerine M.Ö 197-159 yılları arasında yapılan ve 1871 yılında Alman mühendis Karl Humann tarafından bulunarak altı yıl içinde parça parça sandıklar içinde Berlin'e kaçırılan ünlü Bergama Sunağı da, adına kurulan Pergammon Müzesin'de sergilenmektedir. Bu müze ve hemen yanında bulunan ve dini motiflerle süslü eserlerin sergilendiği Bode Müzesi ve eski Mısır eserlerinin yer aldığı ve Alte Museum olarak da bilinen Mısır Müzesi de buradadır. Berlin'in simgesi olan ünlü Berliner Domm'da burada olup; ziyaretçilerine muhteşem bir göz ziyafeti sunmaktadır.
SARAY VE ŞATOLAR
Berlin ve çevresinde yer alan saray ve şatolar klasik yapılar kadar barok ihtişamını da tüm canlılığı ile gösteriyor. Görkemli Charlottenburg Sarayı ( Schloss Charlottenburg) barok yapı sanatının en canlı örneklerinden birisidir. Güneyde yer alan peyzaj mimarisi ile saray yapısının büyüleyici bütünlüğüne örnek olabilecek Prusya Yapı Düzenlemeleri, aşk yuvası olarak inşa edilen ve bir tablo güzelliğindeki Tavus Kuşu Adası (Pfaueninsel) tüm cazibesiyle sevgililerle romantikleri kendine çekiyor. Potsdam; Prusya sanatının en ihtişamlı örnekleriyle doludur. Bu yapılarda saraylarla bahçelerin eşsiz uyumunu görmek mümkündür.
Dünya'nın başka hiçbir metropol kenti Berlin kadar geniş yeşil alana sahip değildir. Şehrin tam ortasında yer alan Tiergarten adeta kentin akciğeridir. Halen Alman Cumhurbaşkanlığına ev sahipliği yapan Schloss Belluvue'de kentin Tiergarten bölgesindedir. Berlin'in güney batısında yer alan Grünewald gezmek, bisikletle dolaşmak ve doğayı keşfetmek için en uygun yerlerden biridir. Aynı zamanda birçok göl, güneşlenmek, yat gezileri ve nehir turları için ideal yerlerdir. Çünkü Wannsee ve Mügelsee'de kumsal şehrin ortasında yer alıyor adeta. Botanik Bahçesitropik bitki çeşitleri ile ziyaretçilerini egzotik bir rüya alemine götürüyor. Hayvanat Bahçesi'nde(Zoologischer Garten) havyanlar dünyasının bireyleri eşsiz bir şekilde sergilenirken; özellikle su altı dünyası akvaryumları görülmeye değer. Marzahn'daki dinlenme parkındaki Dünya'nın Bahçesi (Gärten der Welt) Japon, Çin, Bali ve şark bahçe sanatları keşfedilebilir.
YEMEK VE GECE HAYATI
Berlin'in ikiye ayrılması nedeniyle, kent, doğuda ve batıda olmak üzere iki ayrı şehir merkezi, iki önemli bulvar iki önemli ana arter ve cadde oluşturmuş.
Bir yanda Zoo, diğer yanda Alexander Platz, bir yanda Kurfurstendam diğer yandan Friedrichstrasse Strasse ve Unter den Linden doğu ve batı Berlin için vazgeçilmezlerdir. Alışverişin, modanın ve bir Berlin gerçeği olan sayısız bar, pub ve gece kulübünün evsahipliğini yapan, kentin gece yaşamı ise şu anda dünyada onun bir numara olmasını sağlamıştır. Berlin uluslararası mutfaklardan çok çeşitli örnekler sunar. Berlin'de diğer Alman kentlerinde bulamayacağımız her damak zevkine hitap eden yüksek kalitede restoranlar vardır. Mitte semtindeki Hackesche Höfe; çevresinde barındırdığı sayısız restoran, cafe ve barları ile Berlin gece hayatına başlangıç için ideal bir buluşma noktasıdır. Oranienburger Caddesi boyunca birbiri ardına sıralanan restoranlar arasında seçim yapmakta insan zorlanabilir. Prenzlauer Berg'de sevilen bölgelerin başında geliyor. Ayrıca Gendarmenmarkt çevresinde de güzel restoranlar bulunabilir. Özellikle günümüzde Friedrichshain'daki Simon-Dach Caddesi pek rağbet görür olmuştur. Zira bu sokak artık en yeni trendlerin kaynağı konumundadır.
Asaletinden hiçbir şey kaybetmeyen ve küllerinden doğan bu muhteşem kente seyahate değer!
Avukat Suat ŞİMŞEK
İlgili Galeriler