Bir müzenin sergisinden alınan, manşet fotoğrafındaki antik göze ilişkin nesnenin ne olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız da bir tahmininiz var mı? Açık söyleyeyim; ben resmi gördüğümde ne olduğunu okumasaydım, tahmin edemezdim. “Bu nesne nedir?” sorusuna cevabım da “bir nevi uyku maskesi gibi ama bu sertlikle hiç de rahat görünmüyor,” diyebilirdim. İkinci bir fikir olarak da “savaş sırasında koruyucu bir şey mi acaba,” diye düşünebilirdim ve hemen “o da değil” derdim. “Bunu takan görmeden nasıl savaşır ki?”
Gözümüz, en kıymetlimiz. Bu gördüğünüz nesne de onu korumak için değil ama çoğunlukla görme duyusunu geri kazanmak için azizlere sunulmuş bir adak! Evet, yanlış okumadınız. Bu sayfadaki fotoğraflarda Avrupa’nın farklı ülkelerinde bulunan müzelerde sergilenen farklı versiyonlarını göreceğiniz bu adakları gözü için dilekte bulunan kişiler kullanmış.
Tarihte Göz Adakları
Bizdeki adağa hem benziyor, hem de biraz farklılıkları var aslında. Adak ülkemizde genellikle çok istenilen bir şeyin gerçekleşmesi için ya da bir sorunun çözülmesi, bir hastalığın iyileşmesi için yapılır. Bir ağaca renkli çaputlar asmak da bir adaktır, çoğunu başkalarına dağıtacağınız bir hayvanı kurban etmek de. Bu, kimi zaman istenilen şeyin olduğunda yerine getirileceğine verilmiş bir söz olabilir. Ya da kazaya karşı gelmesi için de adak adanabilir. Ama bizde adak ya çul çaputtur, ya yenmek üzere dağıtılacak bir yiyecek, ya da akıtılacak kan. Göz biçiminde yapılmış bu geçmiş zaman adakları ise doğrudan ne için olduğunu belirtir şekilde, gözün iyileşmesi için kullanılmış.
Göz İçin Nasıl Adak Adanıyordu?
Gördüğünüz nesneye “exvoto” deniliyor. “Verilen söze ilişkin” anlamında Latince “ex voto suscepto”dan kısaltılmış ve bizdeki adak sözcüğüne karşılık geliyor. Genelde iyileşmesi istenen bir uzuv için bir azize dilek olarak sunuluyor. İsteğiniz hangi uzvunuzla ilgiliyse, adağınız o biçimi alıyor. Göz, kulak, el, ayak… Bazen de adak, o uzvu iyileştirdiği için Tanrı’ya bir teşekküre dönüşüyor. Kazadan kurtulan birisi ya da ameliyat sonrası iyileşen birisi de bu adakları bir şükran göstergesi olarak kullanabiliyor ve adağını ibadet yerinin sunağına bırakıyor.
Binlerce yıldır, gümüş, balmumu ve boyanmış bir resim olarak sunulan bu adakların bugün de Hristiyan kiliselerinde kullanıldıklarını görüyoruz. Bizi ilgilendirenleri ise göze ilişkin olanları. Onlardan bazılarını şu anda sergilenmekte olan müzelerin adıyla birlikte aşağıda görebilirsiniz.
Bu nesnelere bakarken insan düşünmeden duramıyor. Bu güne kadar gelen bu nesneler acaba kimlerin yakarışı ya da minnetini yansıtıyordu? Bir dilek olarak sunuldularsa, acaba dilekleri gerçek oldu mu? Bilmemiz mümkün değil. Ama şu anda tek bilebildiğimiz, hepsinin ayrı bir hikayesi olduğu ve insanın her zaman içinde taşıdığı o umut duygusunun şekle dönüşmüş halleri olduğu…
Güzel günler diliyorum.
Fatma Küçüktaş
Opak Lens İş Geliştirme Müdürü
İlgili Galeriler
Yeni bilgiler kazanmak gerçekten bakış acısını değiştiriyor insanın...Buna vesile olmak ayrı bir mutluluk olmalı...Emeğinize sağlık.