Kontak lens kullanıcıları bilir. Lenslerin en iyi dostu dışarıdayken lens solüsyonu, göze takılıyken de gözyaşıdır.
Konforlu bir kontak lens kullanımı için gözyaşının tam işlev görmesi çok önemlidir. Gözümüzü kırptığımızda gözyaşıyla gözümüzün üstünü kaplayan ince tabaka, korneanın pürüzsüz ve temiz kalmasını sağlayarak, lensin sağlıklı bir şekilde gözde taşınmasını ve korneanın oksijenle beslenmesini sağlar.
Gözyaşı tabakası sadece lens kullanıcıları için değil, herkes için net görmeyi sağlayan önemli bir fonksiyona sahiptir. % 98’den fazlası su olan gözyaşımız, farklı oranlarda farklı maddeleri içeren çok özel bir sıvıdır. Ve çok üzüldüğümüzde ya da çok sevindiğimizde bu özel sıvı, hislerimizi gösteren bir pınara dönüşerek, çoğalır, çoşar, akar…
Gülmek gibi ağlamak da insanı diğer canlılardan farklı kılan özelliklerden biri. Biliyoruz ki dünyadaki canlılardan yalnızca insan ruhsal nedenlerle ağlıyor. Ve yaşamsal önem taşıyan gözyaşımız tarih boyunca sanata hizmet ederek şiirlere, şarkılara, masallara, yazılara konu oluyor. Bununla da kalmıyor, eski dönemlerde şişeler içinde saklanarak bazı kültürlerde ilginç sevgi sembollerine dönüşüyor.
Küçük Kapların Değerli Hazineleri
Define avcılarının zahmetli bir kazı sonucunda en nefret ettikleri şey nedir bilir misiniz? Gözyaşı şişeleriyle karşılaşmak! Antik bir mezara rastladıklarında para veya değerli eşya bulacaklarını düşünerek hevesleniyorlar. Gelgelelim mezarı talan ettiklerinde buldukları şey küçük şişelerse durum fena... İçleri hep boş oluyor çünkü. Bu minik şişelerin buharlaşıp uçan muhteviyatının define avcısı için hiç bir maddi değeri yok ama birlikte gömüldüğü kişiler için çok büyük anlam taşıyor aslında.
Antik çağlardan bu yana gelen “şişelerde gözyaşı saklama” adetinin ilk olarak ne zaman ortaya çıktığı tam olarak kayıtlı olmasa da, Yunanlıların, Romalıların, Perslerin, Mısırlıların ve Friglerin gözyaşlarını içine akıttıkları gözyaşı şişelerini kullandıkları biliniyor.
Bu medeniyetlerde, ölen kişinin kendisi için dökülen gözyaşlarının bulunduğu şişelerle birlikte gömülmesi, ona karşı yerine getirilmesi gereken bir saygı göstergesi. Ölen kişi için dökülmüş gözyaşı ne kadar çok olursa, öte dünyada daha çok önemsendiğine inanılıyor. Hatta Romalılarda cenaze boyunca ağlayıp bu şişelere gözyaşı doldurarak para kazanan kadınların olduğu yazılıyor. En sesli ağlayan ve en çok gözyaşı döken kadınlar ise en makbul olanlar.
Bu bilgiye ulaşınca, Anadolu’nun bazı yörelerinde dövünerek ağlayan kadınların cenazeye davet edildiklerini duyduğumu hatırlıyorum. Kısa bir araştırma yapınca daha da ilginç bir bilgiyle karşılaşıyorum. Duyunca siz de şaşıracaksınız ama doğru. Türkiye’de 1995 yılında kurulmuş bir Cenaze Ağlama Derneği var ve 300 üyesiyle cenaze evlerinde itinayla ağlama hizmeti veriyorlar. Yakında gözyaşı toplama adetini de başlatıp ticarete dönüştürürlerse hiç şaşırmam…
Yine tarihe dönersek, gözyaşı şişelerinin 19. yüzyılda Viktorya döneminde yeniden ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kez şişelerin bir de tıpası var. Gözyaşının buharlaşıp uçmasını önlüyor. Çünkü gözyaşı buharlaştığında yas süresi sona eriyor. Yası uzatmak istediği sürece insanlar tıpayı kapalı tutuyorlar…
Gözyaşı saklama adeti Amerikan iç savaşı sırasında başka bir şekle bürünüp, farklı bir nedenle kullanılmaya başlıyor. Bu kez de eşleri savaşa giden kadınlar, kocaları savaştan dönene kadar gözyaşlarını saklıyorlar. Biriktirdikleri gözyaşlarının çokluğu, kocalarına olan özlemlerinin büyüklüğünü gösteriyor.
Bugün ise bu şişeler, sadece dekoratif amaçlı bir eşya ya da aksesuar olarak kullanılıyor. Bir matem aracından, özlem sembolüne dönüşen şişelerin resim ve fotoğrafları birçok romantik kitabın ve müzik kayıtlarının kapağını süslüyor. Biblo olarak örneklerini birçok yerde görüp satın almak mümkün. Hatta kolye olarak boyna takılan şişeler bile var.
Gözyaşlarımızın kayıp ve özlem yüzünden değil de sadece çok sevindiğimiz anlarda akması ümidiyle, iyi günler diliyorum hepinize…
Fatma Küçüktaş
Opak Lens İş Geliştirme Müdürü
İlgili Galeriler