"Mesleğine o kadar saygılıydı ki..."

Taylan Küçüker : "Ustamı Rahmetle Anıyorum."

"Mesleğine o kadar saygılıydı ki..."
04 Mayıs 2017 Perşembe 11:15

Şifa Eczanesinde staj yapmış olan Lokman Eczanesinin sahibi Ecz. Taylan Küçüker, Ecz. Şevket Çubukçu ve Şifa Eczanesi ile ilgili olarak, yirmi beş yıl öncesine ait şu hatırasını anlatıyor:

Eskişehir Eczacılık Yüksek Okulu'ndan mezun oldum. Şifa Eczanesinde, Ecz. Şevket Çubukçu'nun yanında 1973 ve 1974 yıllarında staj yaptım. Eczacı Bey babamın müşterisi idi. Eczacılık mesleğini seçmemde, Çubukçu ve Ecz. Dilek Ünüvar'ın bizlerle yakın ilgisinin etkisi olmuştur.

Şevket Bey, staj için eczanesini seçtiğimde bana, sabah 8.30'dan, akşam eczane ka­panana dek devamlı ve düzenli gelirsem staj formunu imzalayacağını, aksi takdirde imzalamayacağını söylemişti. Ben de zaten böyle olmasını arzu ediyordum...

Yaz boyu düzenli stajımı yaptığım gibi Sivas’a her gelişimde eczaneye gider vaktimi yine orada geçirirdim. Benim cümledeki çoğul ifadeden, eczanenin kapatılarak, Ankara'ya yerleşilmesinin ai­lece alınmış bir karar olduğu anlaşılıyor. Yapılan araştırmalarda ortalama olarak ancak dört kuşak bo­yunca, bir iş yerinin aynı ailede sürdürülebileceği tespit edilmiştir. Bu satırların yazarı da ilk altı yılı devlet hizmetinde olmakla birlikte, 36 yıllık eczacılık hayatının serbest eczacı olarak çalıştığı bu 30. yılında aktif eczacılık faaliyetine nokta koymayı düşün­mekte ve de meslektaşını çok iyi anlamaktadır...

Staj yaptığım dönemde Sivas'ta sadece yedi eczane vardı. Mezun olunca 16. olarak eczanemi açtım. O dönemde insanlar eczacıya hem çok saygı duyar, hem de çok güvenirlerdi. Ecz. Şevket Çubukçu, mesleğinin etik kurallarından hiç taviz vermezdi. Mesleğinde çok bilgili ve kültürlü idi, çok okurdu. Saygı uyandıran bir görünümü vardı. Daima te­miz ve düzgün giyimli, kravatlı idi. Yakın gözlüğü burnunun üzerinde daima dururdu. İnsanî ve meslekî kaygıları her zaman, ticarî düşünce­nin önünde olurdu.

“Satış olsun” diye usulen pazarlığa izin vermez, fakat fakir kimselere bedelsiz de ilâç verir, yardım ederdi. Diğer eczanelerle ilâç değiştirir onlara da yardımcı olurdu. Parası olmayanların ondan yoğurt, yumurta takası ile ilâç aldıkları da olurdu. O kadar mesleğine saygılı ve çevresinde saygındı ki eczaneye gelen insanlar, âdeta bir resmî kuruluşa girer gibi içeri girer, saygı gösterir, sigarasını söndürdüğü gibi ayakkabısını çıkarıp girmek isteyen kimselere bile rastlanırdı...

“Bir gün Hayati Bey adında bir misafiri gelmeye başladı ki onun gelmesi sonun başlangıcı olacaktı...”

Yanında staj yapmakla iftihar ettiği Ecz. Şevket Çubukçu’yu anlatmaya devam ediyor Ecz. Taylan Küçüker:

Eczanesinde tam bir ciddiyet hâkimdi. Yüksek sesle konuşulsa, gülünse Şevket Beyin gözlüklerinin üzerinden bakınca ne demek istendiği anlaşılırdı. Eczanenin temizliğine çok özen gösterirdi... Bir gün kenarda köşede kalmış bir ilâç üzerindeki tozu görünce onu parmağıyla alıp çırağın yüzüne sürmüştü!..

Staja başladığım gün, bana da ilâç raflarının tozunu almamı, bu şekilde ilâçları tanıyacağımı söylemişti. Laboratuvarı genişti. Çok majistral (doktorun verdiği reçeteye göre eczanede) ilâç hazırlardık. Reçetedeki ilâcı nasıl hazırlayacağımı önce bana sorar, noksanlarım olursa onları tespit ederek, nasıl yapmam gerektiğini titizlikle anlatır, başımda durur yaptırırdı. Merhem hazırlarken, homojen olması için tozları, biraz Hint yağında ezer, eritirdi ki ben bu uygulamayı Şevket Çubukçu Bey'den öğrenmiştim. Eczanesini kapatırken, birçok prodüi’yi (üretim) bana vermişti, ben eczanemde kullandım. Eczanede misafirleri için olan kısmına şehrin bürokratları, tüccarları, elit insanlar gelir, değişik konularda konuşur, tartışırlardı. Dergi ve en az on adet günlük gazete gelirdi. Biz oraya hiç oturmazdık. Eczanede olmadığı zaman, bazen muziplik olsun diye otururduk... Bir gün misafir bölümüne Hayati Bey adında bir misafiri gelmeye başladı. Konuşmaları, Şifa Eczanesi için sonun başlangıcı oldu! Sonradan öğrendiğimize göre, bir banka müdürü olan bu şahıs, eczanenin de bulunduğu binayı banka adına satın almak istiyordu...

Aylarca gelip gittiler, satması için Eczacı Şevket Beyi razı etmeye çalışıyorlardı. Bir gün dayanamadım, "Böyle güzel bir eczaneyi niye satıyorsunuz, burayı kolay mı meydana getirdiniz?" diye sordum. Kaşları çatıldı, memnun olmadığı her hâlinden belli oluyordu. Cevap vermek istemedi ama çok üzüldüğümü görünce “Ben burayı kolay satmam, satacak olunursa da bu üzüntüye dayanamam, isterdim ki çocuklarımdan biri Şifa Eczanesini devam ettirsin, bu mümkün olmadı" demişti.

Şevket Bey çocuklarını severdi, onlara düşkün, şefkatli bir baba idi. Ankara'ya yerleşmesinin sebebi de evlatlarıyla beraber olma arzusu idi... Benim hayatımda ve mesleğimde müessir olan ve kendisinden çok şey öğrendiğim Ecz. Şevket Çubukçu'nun (1902-1986), hiç olumsuz bir davranışını görmedim. Öyle bir eczanemin olmasını hep hayal etmiştim ki, bu da kısmen gerçekleşti. Ruhu şâd olsun... 

Ecz. Müjgân Üçer-Sivas 

Kaynak : turkiyegazetesi.com.tr
 


 

İlgili Galeriler
Yorum Ekle
İsim
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.