Yedinci sanat sinemanın temelinde göz yanılsaması yatıyor.
Çocukken bu söz benim için çok önemliydi. “Gözümle gördüm. Gözümle görmesem inanmazdım, ama doğru,” diyen kişi, benim de güvendiğim bir kişi ise, o zaman söylediği de kayıtsız şartsız doğru demekti. Gördüyse, sözüne de güvenilir biri ise şüpheye gerek yok, gördüğünü söylediği şey doğruydu. Ve hatta tersinden baktığınızda da aynı durum geçerliydi. Bir şeyin kanıtlanması için ille de görülmesi gerekiyordu.
Zamanla, yaşadıkça, yaş aldıkça, gözümün bazı zamanlarda yanıldığına şahit olmaya başladım. Hatta bir keresinde bir arkadaşımı, gördüğümü söylediğim yere hiç gitmediğini ifade ettiği için “gözüme mi inanayım, sana mı?” diyerek ciddi şekilde üzdüğümü bilirim.
Sonra bir gün, değerli bir büyüğümden ilginç bir söz duydum. “Sinemanın ortaya çıkışı göz yanılsamasından faydalanarak olmuştur,” dediğinde hayretler içinde kalmıştım. Ama doğruydu işte. Yedinci sanat sinemanın temelinde göz yanılsaması yatıyordu. Şöyle ki: beynimiz, gözümüzün ağ tabakası (retina) üzerine düşen görüntüyü, görüntü kaybolduktan sonra da kısa bir süre algılamaya devam ediyor. Ve birbiri ardına gelen ağ tabaka görüntülerini hareket eder gibi algılıyor. Bu yüzden perde üzerine belirli bir hızla, arka arkaya yansıtılan film karelerindeki görüntüler, gözümüze sanki perdede kesintisiz bir hareket varmış gibi görünüyor! Sessiz filmlerde saniyede 16 kare ardışık olarak yayınlanıyorken, sesli filmlerde saniyede 24 ardışık görüntü geçiyor. Gel de gözüne inan şimdi…
Burada başka bir soru çıkıyor ortaya: gören şey gözümüz mü, beynimiz mi? Gözümüz aslında beynimizin görmek için kullandığı bir araç. Beynimizin nasıl çalıştığına girdiğimiz anda durum birçok farklı noktaya doğru dallanıp budaklanıyor. Örneğin saniyede 24 kare yerine, araya filmle ilgisi hiç olmayan 25inci bir görüntü yerleştirerek yapılan bilinçaltı çalışmaları var. Bununla ilgili annelere uyarı yapan birçok yazı bulabilirsiniz. “Çocuğunuza her çizgi filmi seyrettirmeyin, içinde bir sürü bilinçaltına yerleştirilen reklam ya da uygunsuz çalışmalar olabilir,” diye. 25inci karedeki görüntüyü gördüğünüzü bilmiyorsunuz ama beyniniz gördüğü için öğreniyor. Sinemada güzel bir film seyredip canınız aniden gazlı içecek çektiğinde, acaba film arasında sizi onu satın almaya yönlendiren bir 25inci görüntü mü var diye meraklanmamak elde değil. Bir başka yazıda bu konuya derinlemesine girip, örnekleri paylaşırız, şimdilik bu konuya sadece dokunmuş olmakla kalıp, bir kenara saklayalım.
Teknolojinin gelişmesiyle hızlanan iletişim çağına geçtiğimiz bu son yıllarda her yerde karşımıza çıkan optik yanılsama örnekleriyle artık gözün çok yanıldığını, beynimizin bize gözümüz yoluyla birçok oyunlar oynadığını düşünmemek mümkün değil.
Optik yanılsama, ya da görsel illüzyon, ya da göz yanılsaması, görme yoluyla algılanan görüntüler ile objektif gerçekliğin farklı olduğu durumlarda kullanılan terimlerdir.
Optik yanılsamada göz aracılığıyla alınan ve beyinde işlenen bilgi, nesnenin fiziksel ölçümü ile uyuşmayan bir algı oluşturur. Bir çok değişik tipte optik yanılsama yaşanabilir ama temelde üç çeşit optik yanılsamadan bahsetmek mümkündür. İlki olan değişmez optik yanılsamalarda temsil ettiği nesnelerden farklı algıların oluşması sağlanan görüntüler vardır. Fizyolojik optik yanılsamalarda ise göz kanalıyla parlaklık, renk, boyut, konumlama gibi görsel etkilerle beynin aşırı uyarılması sağlanır. Bir de bilişsel yanılsamalar vardır ki, buna dünya hakkındaki varsayımlardan etkilenerek ortaya çıkan bilinçsiz çıkarımların sebep olduğu düşünülmektedir. Çok mu karışık geldi? Örneğin Rubin vazosu olarak anılan ve çok bilinen optik yanılsama böyledir. Ortada bir vazo olarak görünen şekil aynı zamanda birbirine bakan iki yüz olarak algılanabilir.
Bugün internette her gün karşımıza çıkan böyle yüzlerce optik yanılsama örneği bulmak mümkündür. Hatta başlı başına bu yolla eserler yaratan sanatçılar bulunmaktadır. Birçok ünlü ismin arasında en tanınmış olanı Salvador Dali’dir. 1989 yılında ölen sanatçının optik yanılsamadan faydalanarak yaptığı eserleri bulunmaktadır.
Bu sayfada sizinle en beğendiğim birkaç optik yanılsama örneğini paylaşıyorum. Özellikle hareketli olanları çok ilginç. Bunları görüp de gözümüzün gördüğüne inanma devrimizin geride kalması ise azıcık üzücü. Gözümüzün gördüğüne inanmanın ne kadar kolay ve konforlu olduğunu düşününce, çocukluğa dönme isteği geliyor insanın içine yeniden. Şimdi bunların hepsini bir yana bırakıp, örnekleri izlemek üzere sizi yalnız bırakıyorum ve keyifli optik yanılsamalar diliyorum.
Fatma Küçüktaş
Opak Lens
İş Geliştirme ve Eğitim Bölümü
Rubin’in vazosu
Julian Beever’ın tebeşirle yere çizdiği 3 boyutlu optik yanılsama örnekleri.
Kaç tane görüyorsunuz?
Hangi yöne dönüyor?
Salvador Dali profilinde yabancı bir kadın.
Kafe Duvarı İllüzyonu
At mı görüyorsunuz kurbağa mı? Bakış açınıza göre değişir.
Dönerken farklı yöne dönme algısı yaratan hareketli masklar…
İlgili Galeriler